Özge Açıkalın ve Makrame – Studio Sobe

Makrame uzun zamandır dikkatimi çeken, ah bir öğrensem de evime ve etrafıma güzellik katsam dediğim uğraşlardan. Bir dönem birlikte çalıştığım, çok sevdiğim arkadaşlarımdan Özge’nin de makrame ile uğraştığını ve hatta makrame atölyesi yaptığını görünce benim gibi konuyla ilgilenenler için onunla bir röportaj yapmak istedim. Paylaştığı fotoğraflara baktıkça makramenin sonsuz bir yaratıcılığa izin verdiğini anlamam da güç olmadı doğrusu. Ve açıkçası gerçekten terapiden hiçbir farkı yok makramenin. Hadi gelin biz röportaja geçelim, bir de Özge’yi dinleyelim.

A post shared by Studio Sobe (@studiosobe) on

Bize kısaca kendinden bahseder misin? 

Ben Özge. 34 yaşımdayım ama bir sene de hazırlık okudum. 

makrame

80’lerde Mersin’de doğmuş, üniversite için İstanbul’a gelip burada yaşama kararı almış, yıllarca reklam ajanslarında çalıştıktan sonra freelance bir işe sahip olunca, hayatını ona göre şekillendirmiş biriyim.  Tabii ki yaşadığımız her tecrübe şimdiki bizi yaratır ama hayatımda kırılım noktası olarak gördüğüm bazı olaylar var. Birincisi üniversiteyi İstanbul’da okumuş olmak ve 20’li yaşları bu şehirde yaşamak, sektör değişikliği yapmak  ve bankada başlayan kariyerimi reklam ajanslarında sürdürmek, evlenmek, kısa bile olsa 18 ay yurtdışında yaşamış olmak, son olarak da zamanımı çok daha efektif kullanabildiğim freelance bir işte çalışmak. İşte bu olaylar, hayatımın gidişatını önemli ölçüde değiştiren ve vizyonumu geliştiren olaylar oldu.

Ne zamandır makrame ile ilgileniyorsun? Buna nasıl bulaştın?

Geçen yazın başında öğrendim. Tam olarak 1 sene oldu. Sosyal medyada takip ettiğim bir atölyenin “Makrame Atölyesi” düzenlediğini gördüm ve katıldım. Bu tarz atölyelere katılmak, kişisel becerilerinizi keşfetmek, yeni insanlarla tanışmak ya da sadece keyifli vakit geçirmek için harika bir fırsat. Atölyede öğrendiğiniz şeyi devam ettirip ettirmemek çok önemli değil, bence önemli olan yeni bir şey öğrenmeye çalışmak. Geçenlerde dinlediğim bir TEDx konuşmasında bir nörobilim uzmanı yeni bir şeyler öğrenmenin beyin hücrelerini aktif hale getirdiğinden bahsetmişti. Rutinin dışına çıkmak, zihinimizi dinlendiriyormuş.

A post shared by Studio Sobe (@studiosobe) on

En çok hangi malzemeleri kullanmayı tercih ediyorsun? Neden?

Genelde pamuklu ipler kullanıyorum. Bu ipler sadece beyaz ya da bej rengi oluyor, doğal kök boyaları ile renklendirmek mümkün. Hatırlarsınız anaannelerimiz zamanında da makrame çok popülerdi, herkesin evine makrame bir çiçeklik ya da gazetelik girmiştir. Şimdi kullanılan ip çeşidi o zamandan  farklı. Eskiden jut ya da polyester ipler tercih ediliyormuş. Şimdi daha doğal malzemeler tercih ediliyor. Genel anlamda hayatlarımızda bir doğala dönüş başladı sanırım. Bu yeme-içme alışkanlıklarımızı da etkiliyor.

Ayrıca duvar süsü yaparken doğal dallar kullanıyorum. Tatile gittiğim yerlerde nehir kenarıdan, deniz kenarından ya da ormandan topluyorum. Doğadan gelmiş olmasını çok seviyorum, gündelik kullandığımız birçok şey yapay olduğu için doğal malzemelere dokunmak iyi hissettiriyor, toprakla bahçeyle uğraşmak gibi.

Doğada esinlendiğin bir desen var mı?

Farkında olmadan yapıyor olabilirim. Bilinçli olarak esinlendiğim bir desen yok. Ama bazı desenler, şekil olarak çiçek, sarmaşık ya da yıldızlara benziyor. Şimdi aklıma geldi, yaptığım bir deseni doğan bir güneşe benzetmiştim.

A post shared by Studio Sobe (@studiosobe) on

Makrame dışında nelerle uğraşıyorsun? Bundan sonra sırada ne var?

El becerisi gerektiren uğraştığım başka bir şey yok ama aklımda dokuma öğrenmek var. Çok fazla vakit ayıramasam da dalış yapıyorum ve bisiklet sürmeyi seviyorum. Bir de üretkenliğimi yazı yazma konusunda geliştirmeye çalışıyorum. Şu anda yaptığım iş seyahat ile ilgili bir markaya içerik üretmek. Dolayısıyla fotoğraf çekmek ve blog yazıları hazırlamak gibi becerilerimi geliştirmeye çalışıyorum.

İşlerini satın alabileceğimiz yerler var mı? Seninle nasıl iletişime geçebiliriz?

Kadıköy’de Punta Design Store ve Alaçatı’da GU Designer Store’dan alınabilir. Ayrıca Instagram’da @studiosobe üzerinden siparişler alıyorum. Instagram hesabım üzerinden benimle iletişime geçebilirsiniz.

Punta Design

GU Designer Store

Studio Sobe

Gelelim renkli sorulara…

Bize seni çok etkileyen kitaplardan birkaç tanesini önerebilir misin?

Distopya sevenler Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ü çok iyi bilirler. Belki farklı yaşlarda okuduğum için aldığım tat da farklıdır ama ben Aldous Huxley’nin distopyasını “Cesur Yeni Dünya”yı daha çok sevmiştim.

Yakın zamanda okuduğum  “Tanrı’nın Formülü” beni çok etkileyen bir kitap. Evrenin oluşumunu, batının bilimi  ve doğunun bilgeliği ile paralel yorumlayarak anlatıyor. Kitabın akıcılığını sağlayan şey kurgusal olaylar ama referans gösterilen bilgiler tamamen gerçek.

A post shared by Studio Sobe (@studiosobe) on

Filmlerle aran nasıl? Filmlerini kaçırmadığın yönetmenler var mı?

Son zamanlarda filmden daha fazla belgesel izliyorum ama film izlemeye bayılırım. İsimlerini bilmediğim ama filmlerini çok sevdiğim yönetmenler var. Tim Burton, Guy Richie, Emir Kusturica ve Fatih Akın şu anda aklıma gelen isimler oldu. Bir de Onur Ünlü’nün elinin değdiği işleri seviyorum.

Şu sıralar kulaklarının pasını kimler alıyor?

Oh Land, Oscar and the Wolf, Stavroz, Levni&Sloth Pallas, Ocean vs Orientalis, Röyksopp, Rone.

Bir süper gücün olsaydı ne olurdu? Neden?

Uçmak olurdu. Zaten rüyalarımda bol bol uçuyorum. Bazen bir bal kabağına sarılıp, bazen elimde tuttuğum bir çubukla ya da sadece karın kaslarımı sıkarak (hahahah) uçabiliyorum.

A post shared by Studio Sobe (@studiosobe) on

Hayalindeki tatili sorsak? 

Kendimi birkaç defa Cape Town’u düşünürken buldum. Radarıma sıklıkla takılan bir yer. Şehrin sokaklarında yürürken arka planda yükselen dağları görmek her zaman çok hoşuma gitmiştir. Masa Dağı da (Table Mountain) tüm heybetiyle şehri kucaklıyor gibi. Gün içinde üzüm bağlarına gidip, şarap tadımları yapıp, gün batımını Ümit Burnu’nda izlemek isterdim. Başka bir gün penguenleri kendi doğal ortamlarında görmek isterdim. Yanlış değilsem penguenlerle aynı plajda denize girilebiliyor. Bu şekilde onların yaşam alanlarını gasp etmiş oluyor muyuz bilmiyorum ama olmuyorsak onlarla aynı plajı paylaşmak isterdim. Permakültür ile ilgileniyorsanız Cape Town’da gönüllü çalışabileceğiniz bazı programlar olduğunu biliyorum. Bir ara freelance işim devam ederken böyle bir şey yapabilir miyim diye hayaller kuruyordum.

Yurt dışında çalışıp tatil yapmak gibi fikirler arayan kişiler için şu linki buraya bırakayım: Yurtdışında çalışarak tatil – hem çalışıp hem gezebileceğiniz ülkeler

Bizimle çok sevdiğin bir alıntı paylaşabilir misin? İlk kez nerede duydun, neden seni bu kadar etkiledi?

“Gerçek keşif yolculuğu, yeni yerler görmek değil, yeni gözlere sahip olmaktır.”
– Marcel Proust

“Asıl güzellik baktığınız yerde değil, bakan gözlerdedir.”

Bu söz kime ait bilmiyorum ama her iki söz de internette seyahat etmekle ilgili araştırma yaparken karşıma çıktı.

İkisini bir arada yazmak istedim çünkü her ikisi de bakış açısı ile ilgili. Birçok insan dünyayı gezer, seyahat eder ama herkes aynı derecede görmez, öğrenmez. Bence seyahat etmekle ilgili, ne kadar çok yer gördüğünüz önemli değildir, ne kadar çok bakış açısı kazandığınız önemlidir. Marcel Proust’un sözünden anladığım budur.

makrame - marcel proust

İkinci söz, yine bakış açısı ile ilgilidir. İnsanlar aynı yere bakar ama farklı şeyler görürler. Algıda seçicilik dediğimiz mevzu. Örneğin negatif bakış açısıyla bir şehrin sadece olumsuz taraflarını görürken, pozitif bakış açısıyla aynı şehrin güzel taraflarını da görebilirsiniz.

Bakış açısı neden önemlidir, çünkü iletişim kurarken nasıl davranacağımıza ve ne söyleyeceğimize yön verir. Sadece etrafımızdaki insanlarla iletişim kurarken değil, kendi iç dünyamızla iletişim kurarken de bu bakış açısına ihtiyacımız var.

Menüye dön