Yukio Mişima’nın hayatı bu zamana kadar okuduğum en ilginç hayatlardan biri. Yazarlığı yanı sıra oyunculuk ve foto-modellik kariyeri, yetiştirilme biçimi, gençken saklı saklı yazı yazması, başarısızlıkla sonuçlanan darbe girişiminden sonraki intiharı… Böyle bir adamın yazdıklarını kim okumaz ki?
Denizi Yitiren Denizci Mişima’nın okuduğum ilk kitabı, kesinlikle sonuncusu da olmayacak. Sonuncusu olmayacak çünkü bu kitap bittiğinde ne yapacağını bilemez halde bakakaldım. Boşu boşuna sayfaları çevirdim belki daha fazlası vardır diye. Mişima’dan beklediğim her şeye rağmen bu son çok şaşırttı beni. Daha doğrusu aptala çevirdi diyebilirim. Çünkü kitabın sonu, insanı düşünceleriyle başbaşa bırakıyor. Çünkü kitabın sonunu siz getiriyorsunuz. Çünkü kitabın sonunu nasıl getirirseniz getirin, içinizdeki çocuk affolunmaz şekilde etkilenecek. İnanın bu his korkunç bir hismiş.
İçindeki karakterlerle hiçbir bir şekilde bağ kuramadığım bir kitabı bu kadar çok seveceğimi düşünmezdim. İnsanın içindeki karanlıkları dalgalandıran bir roman bu. Mişima ise insanı deliliğe sürükleyebilecek bir yazar. Kitabı okumadan önce Mişima’nın hayatını okuyun derim. Aradaki bağlantıları gördükçe daha çok içine gireceksiniz. Şiddetle tavsiye ederim!
Tanıtım yazısı
Marguerite Yourcenar’ın “İnce, bıçak ağzı gibi dondurucu bir kusursuzlukta,” diye tanımladığı Denizi Yitiren Denizci, dehşeti şiirsel bir anlatımla bütünleştiren, benzersiz bir kitaptır. “Kusursuz arınma, ancak yaşamı kanla yazılmış bir şiir dizesine dönüştürerek mümkündür,” diyen Mişima bu kitapla görüşünü örneklemiş olur. Mişima’nın en etkileyici eserlerinden biri olan kitap soğukkanlı şiddeti ustalıkla anlatırken, hiç kuşkusuz yazarın çocukluğunda bilinçaltını etkilemiş baskıları da yansıtır.
Roman, dul bir kadın, on üç yaşındaki oğlu Noboru ve kadının ikinci eşi olan denizcinin öyküsünü anlatır. Yaşıtlarıyla bir çete kuran Noboru, ilk tanıştığında denizler fatihi bir kahraman olarak gördüğü denizcinin annesiyle evlenerek sıradan birine dönüşmesinin şokunu atlatamaz.
Rakuyo’nun varlığıyla bütünleşmiş olan bu adam, geminin ayrılmaz parçası olan bu adam, kendini o güzel bütünden koparmış, kendi isteğiyle düşlerinden gemileri ve denizi silip atmıştı.
Noboru, tatil boyunca Ryuji’nin yanından ayrılmamış ve denizle ilgili hikâyeler dinleyerek, ötekilerin hiç bilemeyecekleri denizcilik bilgileri edinmişti. Ama onun istediği, bu bilgiler değil, günün birinde denizcinin hikâyeyi yarıda keserek, yeniden denize dönerken ardında bırakacağı mavi su damlalarıydı.
Deniz, gemiler ve okyanus seferlerinin hayali ancak bu mavi damlalarda var oluyordu.
Buradan satın alın; Yukio Mişima – Denizi Yitiren Denizci
Bu kitapla ne içilir: Viski
Bu kitapla ne dinlenir: Chad Lawson – Falling Together
Kitap yorumu ilk olarak Can’la Bir Sene‘de yayımlanmıştır.