Yedi Kız Kardeş adını ve dolayısıyla hikayesinin ilhamını Ülker yıldız kümesinden almış kitap serisinin ilk kitabı. Evlere kapandığımız şu günlerde rahat okunan ve sizi ülke ülke gezdirecek bir seri arıyorsanız buldunuz!
İrlandalı yazar Lucinda Riley, dünyanın farklı yerlerinden evlat edinilmiş kız kardeşlerin hikayesini anlatıyor bu seride. Kız kardeşlerin isimleri ise Yunan mitolojisinde kümedeki yıldızlara verilen isimlerden geliyor: Sterope, Merope, Electra, Maia, Taygete, Celaeno, ve Alcyone.

Babaları Pa Salt’ın beklenmedik ölümü üzerine Cenevre’de toplanan kızlar, babalarının onlara bıraktığı mektup ile baş başa kalıyorlar. Bir de babalarının karakterine uygun bir şekilde onlara bıraktığı ipuçları ile. Bu ilk kitap kızkardeşlerin en büyüğü Maia’nın hikayesini anlatıyor. Doğduğu yeri keşfetmesiyle gerçek ailesinin bulmak üzere yola çıkıyor Maia. Bu farklı şehirde keşfedecekleri sadece ailesinin değil, tüm bir şehrin geçmişini de barındırıyor. Kıtaları aşan bir aşk hikayesine ortak olurken kendi hayatındaki değişiklikleri de kabullenmeye başlıyor.
Edebi açıdan beni doyurmadıysa da hikayenin beni sürüklediği yerler ve tanıştırdığı insanları çok sevdim. Beni gerçek hayattan başarıyla çekip çıkardığı için eksiklerini göz ardı ettim açıkçası. Serideki diğer kitapları da keyifle okuyacağıma eminim. Siz de romanları bir kaçış aracı olarak kullanmak niyetindeyseniz bir göz atın derim. Keyifle!
Serideki diğer kitaplar:
1- Yedi Kız Kardeş
2- The Storm Sister
3- The Shadow Sister
4- The Pearl Sister
5- The Moon Sister
Pegasus Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Yedi Kız Kardeş – Lucinda Riley
Aşk mesafe tanımaz. Kıta nedir bilmez. Yıldız misalidir gözleri…
Dünyanın dört bir yanından evlat edinilerek bir araya gelen ve isimlerini yıldızlardan alan yedi kız kardeşin öyküsü…
Kız kardeşlerin en büyüğü ve en güzeli olan Maia D’Aplièse, onları bebekken evlat edinen babalarının yanından ayrılmaya hiç cesaret edememiştir. Bir arkadaşını ziyaret ettiği sırada babasının ani ölüm haberini alır ve bütün acısına rağmen kız kardeşlerini bir araya toplar. Yaşadıkları şaşkınlığı başka sürprizler de izler. Babaları cenaze töreninin onlar gelmeden düzenlenmesini vasiyet etmiş ve her birine onları evlat edindiği topraklara götürecek gizemli ipuçları bırakmıştır. Parçaları bir araya getiren Maia çok geçmeden kendini Brezilya’da, acılarla dolu yasak bir aşkın izlerini sürerken bulur.
1920’lerde Brezilya sosyetesinin en güzel kızlarından biri olan Izabela Bonifacio, babasının isteği üzerine soylu bir adamla evlenmek üzeredir. Oysaki âşık olmadığı bir erkekle evlenmenin değil, hayatı keşfetmenin hayallerini kurmaktadır. O sırada Brezilya’nın ünlü Kurtarıcı İsa Heykeli’ni tasarlamaya başlayan aile dostları Heitor da Silva Costa, Paris’e doğru yola çıkacaktır. Izabela kaderine boyun eğmeye razı olmuştur fakat düğünden önce babasından tek bir isteği vardır; da Silva Costa ailesiyle birlikte Avrupa’ya gitmek ve Paris’i görmek… Fakat aşk en yanlış zamanda, en beklenmedik yerde ve en yıkıcı haliyle çıkar karşısına. Genç ve yakışıklı heykeltıraş Laurent Brouilly, Izabela’nın kaderini sonsuza dek değiştirmek üzeredir. İki âşığın yürek burkan hikâyesi ise onlardan seksen yıl sonra haberdar olan Maia’nın geçmişini yavaş yavaş aydınlatmaya başlamıştır.
Yüreğine ihanet etmek ile ailesine ihanet etmek arasında kalan bir kadının, aşkın zaman ve mekân tanımadığını kanıtlayan hüzünlü hikâyesi…