Uyku – Haruki Murakami

Günün birinde Haruki Murakami’den eskisi kadar zevk alamayacağımı biliyordum ama bunun kısa bir öyküsüyle olacağı hiç aklıma gelmezdi. Uyku ne yazık ki beni hayal kırıklığına uğratan bir kitap oldu. Sanırım bunun bir nedeni kitabın fazlasıyla ticari olması ikinci sebebi de Türkçe çevirisini okumuş olmam.

Uyku - Haruki Murakami

Uyku’yu birçok kitapçıda gördüm ama fiyatının gereksizce beni sinirlendireceğini bildiğimden elimi sürmedim bile. Almayı asla düşünmüyordum. Ancak sevgilim bana sürpriz yapmak için kitabı almış gelmiş birgün, eh ben de okumadan edemedim elbette. Bu öykünün The Elephant Vanishes adlı kitabında olduğunu biliyordum ancak o kitabı henüz okumadım. Murakami’nin bazı kitaplarını saklıyorum. İnatla okumuyorum çünkü sevdiğim bir yazarın her şeyini bir anda tüketmek istemiyorum. Neyse! Uyku, tipik bir Murakami öyküsü gibi başlasa da ilerledikçe bir şeylerin değiştiğini hissediyor insan. Bu bir şeyleri sanırım en iyi tanımlayabilecek kelime “eksiklik” olabilir. Öyküde eksikler var, öykü tabancayı gösterip patlatmıyor, öykü insanı yarı yolda bırakıyor. Uyuyamayan karakterimizin geceler boyunca durmaksızın Anna Karenina okuması ve bunun öyküyle arasındaki paralellik hoş ancak bu hoş olmanın ötesine geçemiyor. Aslını isterseniz bunları yazarken bile sıkılıyorum çünkü Uyku aceleye getirilmiş bir öykü hissi veriyor insana. Belki de Türkçe çevirisini okuduğumdan bambaşka bir yazarı okumuş gibi hissediyor da olabilirim. The Elephant Vanishes’i okuyana kadar da bilemeyeceğim. İllüstrasyonlara gelince… Tamam iyiler ama bu zamana kadar o kadar çok sanatçının işini gördüm ki bu fiyata asla ama asla alınıp da zevki çıkarılacak kadar iyi değiller. O fiyata değmez, almayın derim.

Uyku - Haruki Murakami

Doğan Kitap’tan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, (söylediklerime rağmen hala istiyorsanız) almak için de buraya: Uyku – Haruki Murakami

Haruki Murakami’den tekrar tekrar okumak isteyeceğiniz, her okumada yeni keşifler vaat eden sarsıcı bir anlatı…

Uyuyamıyorum. Tam on yedi gün oldu. On yedi gündüz ve on yedi gece. Çok uzun bir zaman. Artık uykunun nasıl bir şey olduğunu bile tam olarak anımsayamıyorum…

Gözlerimi kapatmayı denedim. Sonra uyumanın nasıl bir his olduğunu hatırlamaya çalıştım. Fakat orada yalnızca uykuya yer olmayan zifiri bir karanlık vardı. Bu, zihnimde ölümü çağrıştırdı. Ölecek miyim acaba, diye geçirdim İçimden. Eğer bu şekilde ölüp gidersem, benim yaşamımın anlamı ne olacak?

Uykuları çalınmış bir kadının öyküsü…

Haruki Murakami’den tekrar tekrar okumak isteyeceğiniz, her okumada yeni keşifler vaat eden sarsıcı bir anlatı…

Menüye dön