Ukrayna Traktörlerinin Kısa Tarihi hem Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap’tan biri olduğundan hem de Her Ülkeden Bir Kitap projesinde Ukrayna’yı doldurduğundan çok heyecanla başladığım bir kitap oldu. İlk yüz elli sayfa boyunca bu kitap neden 1001 kitap listesinde yer aldı diye düşünmeden edemedim. Tam kitabı bırkacakken bir cümleye rastlamasam, anlayamayacaktım.
View this post on Instagram
İngiltere’de Ukraynalı Bir Aile
Ukrayna Traktörlerinin Kısa Tarihi İngiltere’ye yıllar önce göç etmiş Ukraynalı bir ailenin hikayesini anlatıyor. Annelerinin ölümünden iki yıl sonra seksen dört yaşındaki baba, Ukrayna’dan dolgun memelii genç Valentina ile evlenip, onu Batı’nın güvenliğinde yaşatmak isteyince iki kızı Vera ve Nadia alarma geçiyor. Valentina bekledikleri gibi pasaport ve zenginlik peşinde bir kadın çıkıyor ve yanında pek de parlak olmayan oğlunu da getiriyor. Annelerinin yatak odasına ve evine rahatça yerleşiyorlar. Kitap bu konu çevresinde dönüp dururken bir yandan da Ukrayna’nın tarihine bakmamızı sağlıyor. İnsanların neden ülkelerinden çıkıp başka ülkelerde yaşamlar kurduğunu anlatıyor. Beni kitabı okumaya devam ettiren cümleyse şu oldu: “Dilde sadece düşünceler değil kültürel değerler de vardır.” İngiltere’ye yerleştiğimden bu yana dilin ne ilginç bir şey olduğunu çok daha iyi anlar oldum, o yüzden bu cümleyi görüp de kitabı okumasam olmazdı.
İki boyutlu hissettiren karakterlerine çok aldırmadan okuduğunuzda hiç de fena bir kitap değil bu ama genel olarak enfes olduğunu söyleyemeyeceğim. Ukrayna hakkında çok sıkılmadan bir şeyler öğrenmek isterseniz müthiş bir seçim olabilir. Keyifle!
Galata Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Ukrayna Traktörlerinin Kısa Tarihi – Marina Lewycka
Haftalardır İngiltere çoksatanlar listesinin ilk beş sırasından hiç düşmeyen eğlenceli, duygu dolu bir kitap!
Avrupa’nın son elli yıllık geçmişi üzerine bilgece, duygu dolu ve son derece yalın bir roman.
“Annemin ölümünden iki yıl sonra babam göz alıcı, sarışın, Ukraynalı bir dula tutuldu. Babam seksen dört, kadın otuz altı yaşındaydı. Hayatlarımıza kabarık tüylü, pembe bir el bombası gibi düşerek bulanık suları karıştırdı, kabuk bağlayan anıların pisliğini gün yüzüne çıkararak ailenin hayaletlerinin canına okudu.”
“Doğru mu duydum? Babamın kucağına oturuyor, babam da onun müthiş Botticelli göğüslerini okşuyor, öyle mi?”
“Olağanüstü bir ilk roman. Eğlenceli, duygulandıran, hafızanızda yer edecek karakterleriyle son derece ustaca anlatılmış.” Penelope Lively
2005 Orange Edebiyat Ödülü finalisti!
Bu kitap Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap‘tan biri.