The Boat Vietnam kökenli Avustralyalı yazar Nam Le’nin okuduğum ilk kitabı oldu. Özellikle bu kitabını okumak istedim çünkü o kadar ödül kazanmış ki gözlerimi boyadı. Ancak onca ödüle rağmen kitaptaki tüm öykülerden sadece birkaçını severek okuduğumu fark ettim. Diğerlerini ise büyük bir beklenti ve daha da büyük bir hayal kırıklığıyla okudum.

The Boat duygusal açıdan insanı yıpratan öykülerden oluşuyor. Dünyanın farklı yerlerinde geçseler de hepsi sizi bir şekilde yoracak ve yıpratacak, emin olabilirsiniz. Benim açımdan öykülerin en yıpratıcı tarafları ise sonlarıydı. Yazar özellikle bir son yaratmamış ve her şeyi okuyucuya bırakmış. Bazılarında ne olacağını düşünmek bile istemedim ve hemen bir sonraki öyküye geçtim. Yazarın yaratmak istediği etki neydi bilmiyorum ama bende biraz sinir yaptı.
Bir de, bazı hikayelerde bir kitap okumaktan ziyade bir film seyrediyor gibi hissettim. Her şey en ince ayrıntısına kadar zihninizde canlanmak üzere okunmayı bekliyor anlayacağınız. Ah, elbette sonlar hariç. Duygusal açıdan ağır ve sonu belirsiz öykülerden hoşlanıyorsanız durmayın okuyun derim. Hatta bundan daha iyisini bulabileceğinizden şüpheliyim.
Canongate Books’tan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: The Boat – Nam Le
A dazzling, emotionally riveting debut collection: the seven stories in Nam Le’s The Boat take us across the globe as he enters the hearts and minds of characters from all over the world.
Whether Nam Le is conjuring the story of 14-year-old Juan, a hit man in Colombia; or an aging painter mourning the death of his much-younger lover; or a young refugee fleeing Vietnam, crammed in the ship’s hold with 200 others, the result is unexpectedly moving and powerful.
This is an extraordinary work of fiction that takes us to the heart of what it means to be human, and announces a writer of astonishing talent.
Bu kitap Her Ülkeden Bir Kitap Okuma Serüveni’nin bir parçası. Dünyayı edebiyatla tanımak isterseniz, siz de bana katılın ve her ülkeden en az bir yazar okuyalım!