Sırdeniz beni her anlamda çok şaşırtan, mutlu eden ve kafamı bir güzel dağıtan bir kitap oldu. Daha önce adını bile duymadığım, Türkiye’de çok uzun zamandır yaşayan Amerikalı yazar Kathryn İzgi aynı zamanda bir tarihçi ve Boğaziçi Üniversitesi’nde çalışıyor. Sırdeniz’i okuduktan sonra yazarın özellikle İstanbul’u ne kadar çok sevdiğini ve bu toprakların tarihini ne kadar iyi bildiğini net bir şekilde gördüm.
Sırdeniz İstanbul Mecusileri adlı serinin ilk kitabı. Seride üç kitap var ve diğer iki kitap da Oğlak Yayınları’nın Maceraperest Kitaplar’ından çıkacak (en kısa zamanda). Fantastik kurgu okumayalı o kadar uzun zaman olmuş ki kitaba başlarken ne beklemem gerektiğinden pek emin değildim. Ancak yazarın hayli sade dili ve keyifli anlatımıyla kendimi bir anda Büyükada’da bir deryagil ile tanışan Effie’nin yanında buluverdim. Bu kitap hem fantastik kurgu hem de genç/yetişkin olarak anılabilir. Genç/yetişkin türünde kitaplar çoğu zaman hiç hoşuma gitmediğinden okumuyorum ancak bu kitap (artık fantastik öğelerinden midir yoksa bana gerçekten enfes bir kaçış sunduğundan mı) çok hoşuma gitti. Genç/yetişkin türünde kitaplardan hoşlanıyorsanız ve İstanbul’da geçen büyülü ve elbette aşk dolu bir maceranın peşinde sürüklenmek isterseniz bu kitaba bayılacaksınız! Büyükada’ya gitmek, ormanda bir tur atmak, ardından kulübe gidip kaşarlı tost ve patates kızartması yemek için can atacaksınız. Latince büyüler, su altında yaşayan ve karpuza hayran kadim bir ulus ve İstanbul’daki gizli astral seyahat noktaları hakkında okudukça gerçeklerden uzaklaşacak ve mutlu olacaksınız. Mutlaka okuyun ve etrafınızdaki gençlere hediye edin bu kitabı. İnanın çok çok çok sevecekler. Keyifle!
Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Sırdeniz – Kathryn İzgi
Sırdeniz – İstanbul Mecusileri 1
Macera Sırdeniz’le başlıyor…
Büyükada’da yıkık bir yetimhaneye ustaca gizlenmiş kadim Mecusi İmparatorluk Akademisi… Marmara’nın, zehirlenerek soyları hızla tükenmekte olan deryagilleri… Kapadokya’nın yeraltı mağaralarında saklanmış efsunlu bir ayna…. İki ayrı dünyadan ebedi bir efsunla birbirlerine bağlanmış Eflatun’la Anteaeus… Sırdeniz… Bir kurtuluş, bir ayrılık… “Gerçek” İstanbul’da “büyülü” bir maceraya hazır mısınız?
“Bir şapırtı duydu ve nefesini tuttu. Sonra, göz ucuyla bakınca, iskelenin kenarına bir çift elin tutunduğunu gördü. Ellerden birinin parmağında altın bir yüzük vardı. Tırnakları yeşilimtırak maviydi. İskeleden kalkmak ve var gücüyle kaçmak istedi ama oracıkta donakalmıştı. Sonra bir ses onu Latince selamladı. Bir oğlan sesiydi.
Bakmaya mecburdu. Ellere doğru yaklaştı ve kenardan eğilip baktı. Gördüğü şey karşısında tümüyle hazırlıksızdı, ağzı bir karış açık kaldı.
Hayatında gördüğü en güzel oğlandı. Yalnız belli ki tam bir oğlan değildi. En azından bir insan oğlu değildi. Onunla yaşıt, belki de biraz büyüktü. Sırım gibi yapılıydı, sadece ellerini kullanarak bedenini yarısına kadar sudan çıkarmıştı.
Bu kitap Oğlak Yayınları ve Ruhu Doyuran Kitaplar‘dan biri. Siz de bu okuma projesinde bana katılın; edebiyatın ve yemek kültürünün hayatımıza neler kattığını birlikte keşfedip keyfini çıkaralım.