Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara – Mathias Enard

Mathias Enard’ı ilk kez okuyorum ve açıkçası Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara iyi ki Can’la Bir Sene projesini yapıyorum dedirten bir kitap oldu benim için. Konusuna da, sadecik diline de, karakterlerine de hayran kaldım bu kitabın. Son dönemde iyice merakımı uyandıran Osmanlı İmparatorluğu ve sanatçıları konusuna da hoş bir ışık tuttu benim için.

Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara 1506 yılında Leonardo da Vinci’nin yapamadığı köprüyü yapmak üzere İstanbul’a davet edilen Michelangelo’nun hikayesini anlatıyor. Bu büyük sanatçı hakkında daha önce okuduğum kitaplara (Michelangelo / Bir Dahinin Yaşamöyküsü ve The Agony and the Ecstasy) ve hakkında yaptığım onca araştırmaya rağmen gördüm ki hakkında okumaya doyamıyorum gerçekten. Böyle hissetmemde en büyük sebep elbette bu kitabın çok hoş bir kitap olması. Osmanlı’nın şaşasını ve o zamanın İstanbul’unu o kadar cezbedici bir şekilde anlatıyor ki keşke hiç bitmese de bu güzelim yer ve zamanda daha çok kalabilsem diye düşündüm hep. Yazarın betimlemeleri hayal gücüne de yer bıraktığından insanı mest ediyor anlayacağınız. Bunca zaman sonra Osmanlı ve İstanbul hakkında bir şeyler okumak da çok güzel oldu. Bir de üstüne dünyaca ünlü bir sanatçının başından geçenleri roman tadında okumak müthişti. Herkese mutlaka öneririm, eminim çok seveceksiniz. Keyifle!

Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara - Mathias Enard

Tanıtım yazısı:

2012 Notre Dame de Sion Edebiyat Ödülü

Leonardo da Vinci’nin projesini reddettikten sonra, kendisinden Haliç üzerinde yapılacak bir köprü planı isteyen II. Bayezid’in davetini kabul eden Michelangelo, 13 Mayıs 1506 günü İstanbul’a ayak basar. İtalya’yı, ardında yarım kalmış bir anıtmezar projesi, kızgın ve eli sıkı bir Papa bırakarak terk eden Michelangelo, hiç tanımadığı, tehlikeler ve güzelliklerle dolu yeni bir dünyanın kapısındadır artık.
Gerçek bir olaydan yola çıkarak baştan sona tarihî dokunuşlarla gelişen ve Rönesans insanının Osmanlı dünyasının gizemleriyle karşılaşmasını incelikli ve özenli bir anlatımla işleyen roman, yaratma edimi ve uygarlığın başka bir kıyısına doğru uzanan ancak yarım kalan bir eserin simgesel anlamı üzerine büyüleyici bir düşünce aynı zamanda.
Tarihin bu unutulmuş birkaç haftasının heyecan verici sırlarının izini süren anlatı, çizdiği yetkin ve şaşırtıcı Michelangelo portresiyle de edebiyata damgasını vuracak nitelikte.

Bu kitapla ne içilir: Şarap! Ancak iyi bir rose pek hoş olur kanımca.
Bu kitapla ne dinlenir: Hem Osmanlı hem Michelangelo söz konusuysa müzikte de aşırıya kaçılabilir diye düşündüm, şu iki liste çok iyi gidiyor: Cantemir: Music in Istanbul and Ottoman Europe Around 1700 ve Music in European and Ottoman Palaces from the 16th Century…
Bu kitap daha önce Can’la Bir Sene‘de yayımlandı.
Menüye dön