Sarı Duvar Kağıdı Charlotte Perkins Gilman’ın okuduğum ilk kitabı oldu ve sırada Kadınlar Ülkesi var. Kadınlar Ülkesi için şimdiden heyecanlı olduğumu belirtmem gerek çünkü Sarı Duvar Kağıdı çok çarpıcı bir kitaptı.

Sarı Duvar Kağıdı bir kadının en “tatlı” bir şekilde nasıl çıldırtılabileceğini enfes bir şekilde anlatıyor. Bu güzelim öykü feminizmin öncülerinden Charlotte Perkins Gilman’ın en ünlü öyküsü ve nedenini anlamak hiç güç değil. 1892’de ilk kez basılan öykü, günümüzde de gelecekte de sürekli okunacak ve kadınlara ilham olacak. Ben ve kitabı okuyan çoğu insan ne zaman bir sarı duvar kağıdı görsek bu öyküyü düşüneceğiz eminim. Delilik dendiğinde de bir süre aklıma ilk olarak bu gelecek. İnsanı yerle bir eden, sinsi sinsi kanına giren bir öykü bu anlayacağınız. Ayrıca okumak ve yazmaktan men edilen, eve hapsedilen kadınları düşündükçe çıldırasım geliyor; onların yaşadıkları bu işkenceyi düşünemiyorum bile.
Ancak Charlotte Perkins Gilman’ın diğer öyküleri de Sarı Duvar Kağıdı kadar etkili oldu üzerimde. Genel olarak feminizm, annelik, birey olmak, kadın olmak ve benzeri konuları işleyen yazar o kadar güçlü bir kaleme sahip ki her öyküsünden sonra durmak ve ara vermek zorunda kaldım. Özellikle When I Was a Witch adlı tuhaf öyküsünü okurken neye uğradığımı şaşırdım. Kendimi karakterle birebir özdeşleştirdiğim için muhtemelen, hikayeden asla çıkmak istemedim.
Sarı Duvar Kağıdı tüm kadınların okuması gereken öykülerden biri. En kısa zamanda, mutlaka okuyun ve sonra bu filmi izleyin derim. Keyifle!
İthaki Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Sarı Duvar Kağıdı – Charlotte Perkins Gilman
Deliliğin sınırlarında yalnız bir kadın portresi…
Birinci dalga feminist akımın önde gelen isimlerinden Charlotte Perkins Gilman’ın kaleme aldığı, Maria Brzozowska’nın resimlediği Sarı Duvar Kağıdı, Delidolu’nun resimli kitaplar koleksiyonundaki yerini alıyor.
19. yüzyıl edebiyatının en önemli metinleri arasında gösterilen Sarı Duvar Kağıdı, sinirsel buhranları nedeniyle sayfiye evinde “dinlenmeye çekilen” bir kadının toplumsal rollerin baskısı altında adım adım delirmesini anlatıyor.
Sanatsal çizimleri ve sert kapaklı özel baskısıyla koleksiyon değeri taşıyan bu sarsıcı öykü, şimdiye dek delilik üzerine yazılmış en kült eserlerden biri olarak anılıyor.
Feminist edebiyatın kilometre taşlarından Sarı Duvar Kağıdı, doğumdan sonra yaşadığı sinirsel buhranları yüzünden hekim olan eşinin tavsiyesiyle dinlenmeye çekildiği yazlık malikanede, kocasının ve görümcesinin kontrol ve baskılarına rağmen gizlice yazı yazmaya çalışan ve kaldığı odadaki sarı duvar kağıdının deseninden yola çıkarak halüsinasyonlar görmeye ve delirmeye başlayan bir kadının hikayesini anlatıyor.
Toplum içerisinde keskin biçimde ayrılmış olan kadın erkek rollerini eleştiren Sarı Duvar Kağıdı, aynı zamanda ruhsal olarak “hasta” olduğu gerekçesiyle okumaktan ve yazı yazmaktan alıkoyularak eve hapsedilen kadın imgesini temsil ediyor.
Charlotte Perkins Gilman’ın, sayısız farklı dile çevrilen; resim, görsel sanatlar gibi pek çok modern yapıta esin kaynağı olan; birçok kez tiyatro ve sinemaya da uyarlanan bu ölümsüz eseri, Başak Çaka’nın titiz ve dönemin ruhunu yansıtan özenli çevirisiyle yeniden okurlarla buluşuyor.
“Bu kağıtta benim dışımda kimsenin bilmediği ve hiçbir zaman bilemeyeceği şeyler var. Desenin kırık bir boyun gibi yana sarktığı yerde bir çift pörtlek göz baş aşağı beni süzüyor.”

Charlotte Perkins Gilman
Charlotte Perkins Gilman, ya da Charlotte Perkıns Stetson (d. 3 Temmuz 1860; Hartford, Connecticut – ö. 17 Ağustos 1935; Pasadena, Kaliforniya), önde gelen Amerikan feminist, sosyolog, romancı, kısa hikâye, şiir ve kurmaca olmayan metinler yazarı ve sosyal reform eğitmeni. Ütopik bir feministti ve alışılmışın dışındaki konsept ve yaşam tarzından dolayı gelecek nesillere örnek teşkil etti. Bugün onun en çok hatırlanan eseri, derin bir doğum sonrası psikozundan sonra yazdığı yarı otobiyografik kısa hikâyesi “The Yellow Wallpaper”dır.
En uzun eseri olmamasına rağmen, Sarı Duvar Kağıdı adlı kısa hikâye kitabı, “Feminist Basın” kategorisinde, tüm zamanların en çok satan kitabı oldu. 6 ve 7 Haziran 1890’da Pasadena’daki evinde yazdı ve bir buçuk yıl sonra New England Magazine’in Ocak 1892 sayısında basıldı. Orijinal baskı olmasından bu yana, kadın edebiyatının sayısız koleksiyonları, Amerikan edebiyatı ve ders kitaplarında antolojilere alındı. Örneğin, birçok ders kitabı “evliliğin” ifadesini hikâyenin başlangıcındaki çok önemli bir satırdan çıkarır: “John elbette bana güler, elbette, ancak biri evliliğinde bunu bekler”. Bu ihmalin nedeni, Gilman’ın evlilik konusundaki görüşleri hikâyede açıkça ortaya konduğu için bir gizemdir.
Hikâye, sağlığı uğruna kocası tarafından bir odada 3 ay boyunca kapanmasından sonra oluşan akıl hastalığından muzdarip bir kadın hakkındadır. Odanın sarı duvar kağıdı ile kaplanmış olması takıntılı hale gelir. Gilman, kadınların özerklik eksikliğinin zihinsel, duygusal ve hatta fiziksel yaşamlarına nasıl zarar verdiğini gösteren, kadınların toplumdaki rolü hakkındaki insanların düşüncelerini değiştirmek için bu hikâyeyi yazdı. Bu hikâye, ilk kocasından aldığı tedaviden esinlenmiştir. Hikâyenin anlatıcısı, doktoru olan kocası gibi yapmalıdır, ancak reçete ettiği tedavi, gerçekten ihtiyaç duyduğu şeyle doğrudan zıtlık gösterir. (zihinsel stimülasyon ve bulunduğu odanın monotonluğundan kaçma özgürlüğü.) “Sarı Duvar Kağıdı” aslında depresyonunu tedavi etmeye çalışan bir doktorun “dinlenme tedavisi” olan Dr. Silas Weir Mitchell’e verdiği yanıttı ve Gilman, ona hikâyenin bir kopyasını gönderdi.
Bu kitap Kitaplık Kedisi Reading Challenge 2021 kitaplarından biri. Siz de katılın, 2021 boyunca birbirinden enfes yazarları keşfedip, onların büyüsüne kapılın. 2021 kitaplarla mutlu olacağımız ve edebiyatın nimetlerinden faydalananacağımız bir yıl olsun!