Genelde okumadığım bir tür olan Ulviye Alpay‘ın Şarap Kadın adlı romanı, biraz önyargısız okuyunca aslında hiç de fena değildi. Tam bir yaz ayı kitabı oluşu ve neredeyse hiç okumadığım Türk bir yazar okumanın verdiği değişiklik de hoş oldu.
Şarap Kadın, okurken insanı sürekli merakta bırakan bir kitap. Bir sonraki adımı, gerçeğin ne olduğunu öğrenme isteğiyle kitabı bir lokmada okuyup bitirmeniz muhtemel. Berdeli, töre cinayetlerinin acımasızlığını insanın yüzüne çarparken bunların gerçek olmamasını diliyorsunuz. Aslında bu kitap anne & kız ilişkisi, töre, aşk, günah ve sevaplar ekseninde dönüyor. Başlarda kimin ne olduğu biraz karışsa da ve kitabın bir kısmında “burada ne oluyor, bu kim” soruları zihninizde dönüp dursa da devamı geliyor bir şekilde.

Fazlasıyla hüzünlü olduğunu da söylemem gerek, bütün kitap boyunca birilerine üzülüyorsunuz. Ama kitabın şöyle bir noktası da var ki birilerini yargılamadan önce onun içinde bulunduğu koşulları değerlendirmeniz gerektiğini iyi anlatıyor. Size göre suç olan, başkasına göre zorunluluk olabilir. Ya da kötü görünen aslında iyi olabilir. Bu arada kadın haklarının ihlali konusunda da sizi epey düşündürüyor. Annenizle olan ilişkinizi sorgulayabilir, aşka olan inancınızı sorgulayabilir, iyiye ve kötüye başka bir açıdan bakabilirsiniz.
Genelde bu tür kitaplar okumadığımdan aklımı başımdan aldığını söyleyemeyeceğim ancak tam da anneye, teyzeye vs. alınası bir kitap bu.
Hera Yayınları’ndan çıkan kitabın basın bültenini de aşağıda bulabilirsiniz.
Ben özgürlüğüme sahip çıktım. Yitirmek üzere olduğum ruhumu yeniden kazanmaya ant içtim. İçimde bir çağlayan vardı coşup giden… Bir daha kesinlikle çağlayanımı kurutmayacaktım ve akışını değiştirmeyecektim.
İşte bugün ben yeniden doğdum.
Kış geceleri seni koynuma sokardım, üstünü açar da üşürsün diye yaz geceleri yine koynumdaydın çünkü adanın kekik kokan tepelerinden kopup, şarabından akıp gelmiştin, en güzel koku sendin biriciğim. Ve biliyor musun, sen benim en anlamlı gizimdin. Her sabah uyandığımda soluğunu duyumsamak, yürek atışını dinlemek, uyurken seni izlemek, sesini duymak yaşamayı tanımlıyordu bana.
Eğer aşkı tarif ettirseler seni tarif ederdim.
Bu romanda Şarap Kadın’ın gizemli yaşamı, Şemse Hanım’ın törelere boyun eğişi, gerçek bir anne ve baba sevgisinden yoksun büyüdüğünü düşünen Rüzgâr’ın aşkı sorgulayan ve suçlayan başkaldırısı, töre kurallarının yerine getirilmesinde görev üstlenen Kara adlı köpeğin ilginç serüveni, söylencesel ayrıcalığa sahip bir kentin masalımsı öyküsü, birbirlerini dağlayıp geçen âşıkların hikâyesi anlatılmaktadır.
Belki bir dilekti, ömrünün son anına kadar, içinin onun ateşiyle yanmasını isteyişi.
Şarap Kadın, aşka saygı duyan okurun romanıdır.