Ryunosuke Akutagawa 1892 yılında doğmuş ve 1927 yılında 35 yaşındayken intihar etmiş bir yazar. Japonya’da kısa öykünün babası olarak tanınan yazarın öyküleri beni apayrı diyarlara (kafalara da diyebiliriz) götürdü. Kısa, karanlık ve kaotik; öykülerini özetleyebilen kelimelerden… Penguin Classics Deluxe Edition serisi altında yayınlanan “Rashomon and Seventeen Other Stories” adlı kitapta, Akutagawa’nın 18 kısa öyküsü yer alıyor. Hayatımda hiç böylesi değişik şeyler okumadım diyebilirim rahatlıkla. Öyküler insanı derinden etkiliyor ve nerede ne düşüneceğinizi bilemez hale geliyorsunuz bir yerden sonra. Kitabın başında ise Haruki Murakami’nin önsözü yer alıyor. bu önsözün de en az hikayeler kadar güzel olduğunu belirtmem gerek. Japonca hakkında kısa kısa bilgiler veririken, Ryunosuke Akutagawa hakkında da bol bol bilgi veriyor. Murakami çevirilerinden aşina olduğum Jay Rubin’in çevirileri de her zamanki gibi şahane.
Bir kısa öykü bitirdikten sonra diğerine hemen geçemediğimden, öyküleri okumak uzunca zamanımı aldı. Hatta öykü aralarına romanlar sıkıştırdım. Galiba böylesi daha da iyi oldu. Her öykü, birkaç dakikalığına da olsa, sizi olduğunuz yere mıhlıyor ardından da düşünmenize sebep oluyor. Anlayacağınız, kolayca yenilir yutulur cinsten bir kitap değil bu. Japon edebiyatı da Japonlar gibi nev-i şahsına münhasır türden. Bunu artık her yerde dile getirmeye başladım. Alışık değilseniz eğer en başta itici ve sıkıcı gelebilir. Siz yine de pes etmeyin ve okumaya devam edin. Tanımaya başladıkça ve size birazcık da olsa aşina geldiklerinde, meyvelerinin gerçekten ne kadar leziz olduğunu göreceksiniz. Kitapta öykülerin dışında, Murakami’nin önsözü, çevirmenin notu, ileri okuma için notlar, Japon isimlerinin okunuşuna dair giriş niteliğinde bir yazı da mevcut. Öyküleri ayrıntılarıyla anlamanız açısından gerekli her şey için de bir açıklama yapılmış. Ryunosuke Akutagawa dahil.
Ryunosuke Akutagawa ve görkemli saçmalıklar
Rashomon and Seventeen Other Stories‘de ben en çok Hell Screen ve Horse Legs adlı öykülerden etkilendim. Özellikle Horse Legs öyüküsündeki göndermeler ve o görkemli saçmalık gerçekten okumaya değer. İnanın bu görkemli saçmalıkların nasıl şeyler olduklarını size anlatamayacağım. Ne kadar çabalasam da başaramam. Akutagawa’nın öyküden öyküye biraz daha delirdiğini görmek ise biraz endişe verici olabiliyor. Ben her ne kadar araya romanlar bile sıkıştırmış olsam da, yazarın giderek daha da değişik bir hale geldiğini öyküden öyküye geçtikçe anlayabiliyor insan. Yeteri kadar meraklandırabildim sanırım. Mutlaka okuyun.
Kimler okusun?
Japon Edebiyatı meraklıları, farklı türler okumak isteyenler ve öykü severler.
Kimler okumasın?
Alıştığının dışında türler okumaktan hoşlanmayanlar, sabırsızlar.