Nadine Gordimer 20 Kasım 1923’te Güney Afrika Birliği, Springs’de doğmuş ve 14 Temmuz 2014’te Johannesburg’da hayatını kaybetmiş, Güney Afrikalı bir yazar. 1974’de The Conservationist adlı kitabıyla Man Booker Ödülü’nü ve 1991’de “Alfred Nobel’in deyişiyle insanlığa büyük yarar sağlayan; görkemli epik yazıları için” Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmıştır. Hayatı boyunca apartheid ile savaşmış ve kitapları da çoğu zaman yasaklanmıştır. Anlayacağınız karşınızda çok güçlü bir kadın ve bir diyeceği olan bir yazar var.
Nadine Gordimer ve Mandela
Güney Afrika’daki apartheid döneminin nasıl geçtiğine dair birkaç fikir edinmek ve hissiyatını anlamak istiyorsanız ve bu esnada edebiyatın da keyfini çıkarmak istiyorsanız July’ın İnsanları sizin için iyi bir seçim olacaktır diyebilirim. Kitap hakkında haklı olarak o kadar çok şey yazılmış ki… Benim önerim hiçbirini okumadan kitaba başlamanız olabilir. İster istemez sürprizleri kaçabiliyor. Bitirdikten sonra detaylı inceleme için zaten okumak isteyeceksiniz çoğunu. Belki Nadine Gordimer’in stiline alışmak biraz zamanınızı alabilir. En azından benim alışmam biraz uzun sürdü açıkçası. July’ın İnsanları konusu itibariyle insanı geren ve mutsuz eden bir kitap; yaşananlar ve “yanlış anlaşılmalar” karşısında üzülmeden edemiyor insan. Aynı zamanda Mandela olmasaydı ne olacaktı diye de bol bol düşünürken buldum kendimi. Bu tür kitaplardan hoşlanıyorsanız mutlaka okuyun derim. Hoşlanmıyorsanız da Nadine Gordimer ile tanışmak için iyi bir seçenek olabilir yine de. Göz atmadan geçmeyin.
Nelson Madela hapisten çıktığında ilk görmek istediği insanlar arasında Nadine Gordimer bulunuyordu, ayrıca Ambassador of Conscience Award ödülünü de yazar Mandela’ya takdim etti.
Ben kitabı orijinal dilinde okudum. Türkçesi de Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkmış; kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: July’ın İnsanları – Nadine Gordimer
Güney Afrika’nın her yerinde silahlı militanlar ülkenin kentlerini savaş alanına çevirmişlerdir. Yıllardır kötüleşmekte olan durum bir anda korkunç olaylarla sonuçlanmış, hazırlıksız yakalanan beyaz halk müthiş bir çatışmanın, yakıp yıkmanın içinde bulmuştur kendini. Üç çocuklu, liberal görüşlü beyaz Smales ailesi bu dehşet çemberinden yıllardır yanlarında çalışan siyah uşakları July sayesinde kurtulur; July onları kendi doğduğu uzak ve ilkel köye kaçırır. O yoksul çevrede, alıştıkları her şeyden uzak, sadece hayatta kalmaya odaklanan, siyahlarla eşitleşen Smalesler’le July’ın hikâyesi, her iki tarafın kişiliklerindeki ve ilişkilerindeki kaymalar, bize bölünmüş bir Güney Afrika’da, siyahlarla beyazlar arasındaki ürkütücü yaklaşımlar ve yanlış anlamalar hakkında unutulmaz bir pencere açıyor.
“Gordimer’in yazdığı en iyi roman.”Saturday Review
“Güney Afrika hakkında başka bir edebiyat eseri okumasanız da Gordimer’in eserleri yeterli olur. . . Bir benzeri yok.” Sunday Times
“Soluk kesici… o kadar mükemmel yazılmış ki içindeki olayların her biri tüyler ürpertici, tekinsiz bir biçimde mümkün olabilir.” Anne Tyler, New York Times Book Review.