Mucizevi Mandarin – Aslı Erdoğan

Mucizevi Mandarin Aslı Erdoğan’ın okuduğum ilk kitabı oldu. İlk kez bu kitabı okuduğumu duyanlar hemen Kabuk Adam’ı okumamı önerdiler, aslını isterseniz kitap bittiğinde neden ille de Kabuk Adam’ı okumam gerektiğini az çok anladım diyebilirim. Mucizevi Mandarin çok güzel başlayıp, sonlara doğru beni hayal kırıklığına uğratan bir kitap oldu. Ancak Aslı Erdoğan’ın Kabuk Adam’ını da muhakkak okumaya karar verdim, onu çok sevecekmişim gibi bir his var içimde.

Mucizevi Mandarin’i bitirdikten sonra şunları düşünürken buldum kendimi; keşke yazar ilk bölümlerdeki gibi yazsaydı kitap boyunca, o zaman kitabı daha bir zevkle okur ve eminim çok daha çabuk bitirirdim. Bu ilk öykülerdeki akıcılığı diğerlerinde bulamadım, hepsi sanki hızlıca yazılmış karalamalar gibi geldi bana. Bu kitaba fazlasıyla geç kalmış hissettim kendimi. Belki on dördümde ya da on beşimde okusaydım yazdıklarının altını bir bir çizer ve çok etkilenirdim ancak onca kitap ve onca yaşanmışlıktan sonra yazılanlar hiç bana hitap etmedi ne yazık ki. Sadece kitaba adını veren Mucizevi Mandarin adlı öyküyü çok sevdim desem abartıyor sayılmam sanırım. Yine de özellikle genç kızların okumasının faydalı olacağını düşünüyorum. Sevilmeyecek bir yazar değil Aslı Erdoğan, mutlaka göz atın derim. Keyifle!

Mucizevi Mandarin - Aslı Erdoğan

Everest Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Mucizevi Mandarin – Aslı Erdoğan

Dünya okurlarınca “geleceğe kalacak elli yazar” arasında sayılan Aslı Erdoğanın ilk öykü kitabı: Mucizevi Mandarin. Yalnızca Türkçede değil çevrildiği yabancı dillerde de aynı ilgiyi uyandırmış bir kitap. Hoyratlığın karşısındaki ince ve güçlü bir direnç…
· Yitik gözün boşluğunda· Mektup, size· Giderken· Aynanın dibine yolculuk (imgeler)· Unutulmuş topraklar· Geçmiş ülkesinden bir konuk· Bir aşk öyküsü· Hüzünlü kahveler· Mucizevi Mandarin· Sırp Lokantası ve Michelle· Varlık · Gökyüzü· Unutulmuş Topraklar
“Yaşlı ve çirkin bir mandarin, karşılığını parayla ödeyeceği zevk gecesi için olağanüstü güzel, ama taş kalpli bir fahişeye gitmiş. Sabaha karşı, yaşlı adamın uykuya dalmasını fırsat bilen genç kadın, soyguncu dostlarını çağırmış. Ne var ki mandarin, tilki uykusundan fırladığı gibi olanca gücüyle karşı koymaya, dövüşmeye başlamış. Haydutlar hem kalabalık, hem de işinin ehliymiş. onu kolayca köşeye sıkıştırmışlar. Ancak ne kadar vururlarsa vursunlar, bu zayıf, çirkin bedende yara açılmadığını, can alıcı darbelerin iz bırakmadığını görmüşler. Bıçaklarını, kılıçlarını çekmişler, ama en keskin bıçak, en acımasız kılıç bile mandarine hiçbir şey yapamıyormuş. Sonunda korkup kaçmışlar. Dövüşü izleyen kadın, yaşlı adamın mucizevi gücünden etkilenmiş, bir kez daha, bu sefer aşk adına sevişmek istemiş. Onu hayranlıkla, arzuyla, şefkatle okşamaya başlamış. Gelgelelim güzel kadının her donuşunda mandarinin bedeninde yeni bir yara beliriyormuş, dövüşün, darbelerin, bıçakların, kılıçların açtığı yaralarmış bunlar. İçten bir ilgi ve şefkat görene dek gizli kalmışlar. Sonunda mandarin kanlar içinde kadının kollarında yığılmış, ölmüş. Bir zamanlar izlediğim Mucizevi Mandarin adındaki bir balenin, eski Çin efsanelerinden alınma öyküsünü, ilk sevişmemizden hemen sonra Sergioya anlatmıştım. Nedense anlattıklarımdan pek hoşlanmadı, ama bu öykü benim en sevdiklerimden biridir.

Menüye dön