Mor Cepken Osman Şahin’in Eşkıya Kuza‘dan sonra okuduğum ikinci kitabı oldu ancak kesinlikle sonuncusu olmayacak. Mor Cepken, İkiz Körler, Cinayet Canlandırması ve Anafarta Kurşunları adlı dört öyküden oluşan kitap daha kitaba adını veren ilk öyküsü ile kanınıza giriverecek. Her öykünün sonunda keşke bu öykü değil de başlı başına roman olsaydı diyecek ve daha fazlasını okumak isteyeceksiniz.

Eğer o gün o terslikler olmasaydı, birbirimize kavuşabilseydik, çalılar güle, ahlatlar da bal armuduna keserdi.
Mor Cepken içime işleyen, hayli acıklı bir aşk öyküsü. Gece gece Civan’a kavuşamamış Bulca’ya dönüşüverdim, bir güzel ağladım. Bu öykü sayesinde mor cepkenin ne olduğunu öğrendim; Mor Çatı‘nın ismini bundan aldığını duyunca da pek şaşırmadım. Öyküyü yazarla yapılan bir röportajından okuyun:
““Mor Cepken” unutulmaz büyük bir aşk öyküsüdür. Öykü okunduğu zaman bunu herkes anlayacak. Mor cepken, göçebe yörüklüğünün kadınlarına tanıdığı yüce bir haktır. Erkeklerin ise korkulu rüyasıdır. Karacaoğlan türkülerinde geçer. Günümüzde Ege, Muğla, Antalya ve Toros yörüklüğünde yaşlı kadınlar tarafından hâlâ bilinir.
Yörük kızlarının çeyiz bohçasına önce Mor Cepken konur. Kenarları sarı simgelerle işlenmiş, yelek biçiminde, mor renkli bir giysidir. Yörük kızları sevdikleriyle evlenirlerdi. Başlık parası gibi alışkanlıkları yoktu. Mor Cepken evlilikte yeri, zamanı geldiğinde, darda kalan yörük kadınının erkeğine karşı kullandığı bir boşanma özgürlüğünün simgesidir.
Mor renk ihanete uğramış, aldatılmış, aşkın rengidir. “Mor Çatı” adı oradan gelir. Bizler dünyaya Mor Cepken’i yeterince tanıtabilseydik 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nü “Mor Cepken Günü” olarak kutlardık.
Evli yörük kadını, ihanete uğrayınca ya da kocası tarafından aşağılanıp dövülünce, bir şekilde Mor Cepken’i giyip herkesin görebileceği bir yere otururdu. Bu “ben bu herifi boşadım” demektir. O zaman akan sular durur, herkes işini gücünü bırakır. Masal anaları ile doğum ebeleri Mor Cepken giyen kadının çevresini alırlar. Boşadığı kocası ise evinden dışarı çıkamaz, kahveye gidemez, kimse yüzüne bakmaz. Büyük ödün verip de karısına Mor Cepken’i çıkartamazsa ömür ömüre dul kalacaktır. Kimse ona dul-şaşı kızını bile vermez. Körocak olarak kalır.
Göçebe yörüklüğünün kadınına tanıdığı hakka, özgürlüğe bakın siz! Bu olay günümüzde olsa erkek Mor Cepken giyen karısını herkesin gözleri önünde vurur, öldürür.”
Röportajın tamamını buradan okuyabilirsiniz: Osman Şahin ile son kitabı Mor Cepken’i konuştuk
İnsan sağken bedeni kendine aittir de ölünce hepimize ait olur.
İkiz Körler, Cinayet Canlandırması ve Anafarta Kurşunları adlı öykülerini okuduktan sonra da uzun uzun düşündüm. Anafarta Kurşunları beni Çanakkale’ye götürdü. İki kez ziyaret ettiğim şehitlikten salya sümük ağlayarak çıkmıştım her defasında. Askerlerin ailelerine yazdıkları mektupları bilmem kaç kez okuyup, kurşunlara şaşkın şaşkın bakmıştım. Bu öyküsünde betimlemeleriyle insana çok dokunuyor Osman Şahin. Bazı paragrafları gözlerim yaşlı, tekrar tekrar okudum. Cinayet Canlandırması ise sonunu daha en başından tahmin etsem de yükünü ağır ağır toplayan bir çığ felaketini baştan sona yaşamak gibiydi. İkiz Körler ise kan davası uğruna harcanan onca canı çok güzel anlatıyor.
Osman Şahin’in en az bir kitabını mutlaka okuyun derim. Keyifle!
Osman Şahin
Osman Şahin, 1940’ta Mersin’in Arslanköy kasabasında doğdu. Dicle Köy Enstitüsü ile Gazi Eğitim Enstitüsü Beden Eğitimi Bölümü’nü bitirdi. Güneydoğu, Malatya, İzmit, İstanbul liselerinde spor öğretmenliği yaptı. 12 Eylül darbesinden sonra sürgün edilerek zorla emekli edildi. Bir roman eleştiri yazısı yüzünden 18 ay hapis yattı. Kırmızı Yel ile TRT Öykü Büyük Ödülü’nü, Ağız İçinde Dil Gibi ile 1980 Nevzat Üstün Öykü Ödülü’nü, Selam Ateşleri ile 1992 Ömer Seyfettin Öykü Ödülü ve 1994 Sait Faik Hikâye Armağanı’nı, Mahşer ile 1998, Ölüm Oyunları ile 2003 Yunus Nadi Öykü Ödülünü aldı.

1997 Ankara Film Festivali’nde Aziz Nesin Emek Onur Ödülü, 1999 Antalya Film Festivali’nde Yaşam Boyu Altın Portakal Onur Ödülü, aynı yıl Truva Kültür ve Folklor Derneği Yılın Edebiyat Ödülü, 2007 Mersin Kraliçe Aba Ödülü, XI. Ankara Öykü Günleri Onur Ödülü, 2008 Söke Kültür Sanat Festivali Onur Ödülü, aynı yıl Mersin’de İz Bırakanlar Onur Ödülü, 2009 İzmir Dünya Öykü Günü Onur Ödülü ve Mersin Kenti Edebiyat Ödülü ile onurlandırıldı.
Kırmızı Yel, 1984’te İsveç’te, pek çok öyküsü Polonya, Macaristan, Almanya, Fransa, Hollanda, ve Slovenya’da yayımlandı. 13 seçme öyküsü, Tales from the Taurus adıyla İngilizce ve Çince, üç öyküsü Kore dilinde yayımlandı. Bugüne dek 23 öyküsü filme alındı. Filmler, yurt içi ve yurt dışı film festivallerinde Türk Sinemasına 35’ten fazla ödül kazandırdı.
Can Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Mor Cepken – Osman Şahin
Öykücülüğümüzün usta kalemi Osman Şahin, Anadolu’nun sesini, acısını, sevincini taşıyan yeni öyküleriyle okurumuzun karşısında. Mor Cepken’i “o güzel insanlar”ın yitip gitmekte olan dünyasına bir ağıt olarak okuyabilirsiniz.
Osman, sen bugüne kadar çok güzel hikâyeler yazdın. Toros Dağları’nın sesini, rüzgârını yazdın. Bekir Yıldız’dan farklı olarak Fırat’ı yazdın. O Fırat ki, insanları gibi öfkeli, delidolu akan bir sudur. Onu yazmak her yiğidin karı değildir. Kolları Bağlı Doğan’da bu ülkenin insanlarına, sana yapılan işkenceleri, bu düzenin “işkence hücreleri”ni yazdın. (…) Osman, hikâyenin namusu, onuru her şeyden fazladır. Çünkü kalıcı olan budur. Yazarın parası pulu yoktur ama kaleminin namusu, şerefi, haysiyeti vardır. Sen ne yaptın? İki sayfa roman eleştiri yazın yüzünden aylarca hapis yattın. Burjuvalar bazı yazarlarımızdan daha iyi biliyorlar iki sayfalık yazının namusunu… Bundan böyle yazacaklarına dikkat et; kaleminin ucunu, bu toprakların ileriye dönük gerçeğinden sakın ayırma!
Yiğit kardeşim, halkımın yiğit oğlu Osman Şahin, gözlerinden öperim.
Ahmed Arif
Kasım 1988