Mişima ya da Boşluk Algısı – Marguerite Yourcenar

Mişima ya da Boşluk Algısı en çok sevdiğim yazarlardan Yukio Mişima’nın hayatından kısa bir kesit sunuyor. Bu kitap için tam olarak bir biyografi denebileceğini sanmıyorum ancak Mişima’yı seviyorsanız ya da kitaplarından birini okumayı planlıyorsanız (ki bence her insanın Mişima okuması lazım) bu kitaba da mutlaka bir göz atın derim. Hayatı da en az kitapları kadar ilginç olan bu Japon yazar ölümüyle de birçok kişiyi şaşırtmayı başarıyor.

“İnsan yaşamı kısa, ama ben hep yaşayacağım.”

Bu cümle, yatıştırılamayacak derecede ateşli bütün varlıkların ayırt edici özelliğini gösterir. İyice düşünüldüğünde, bu birkaç kelimenin şafakta yazılmış olması ve bunları yazan insanın sabah geçmeden ölecek olması arasında çelişki yoktur.

Mişima ya da Boşluk Algısı yazarın hayatını kitapları üzerinden incelerken Japonya’nın politik durumuna da değiniyor. Yazarın hayli trajik ölümü de politikayla ilgili olduğundan konuyla ilgili az çok bilgi sahibi olmak isteyebilirsiniz. Yourcenar daha önce okumadığım bir yazardı ancak bu kitabından sonra yazdığı romanları okumayı planlıyorum. Mişima‘ya yaklaşımı, onu aşırı sağcı bir canavara dönüştürmekten ziyade, daha derinlerde incelemesi ve onun boşluk algısı üzerine eğilmesi okumaya değer.  Ancak bu kitabın tümüyle dolu dolu bir biyografi olmadığını tekrar hatırlatayım; Mişima kitaplarıyla birlikte okunacak hoş bir bilgilendirici kitap olabilir. Keyifle!

Mişima ya da Boşluk Algısı - Marguerite Yourcenar

Can Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Mişima ya da Boşluk Algısı – Marguerite Yourcenar

24 Kasım 1970, Mişima titizlikle ölümüne hazırlanıyor. Yaşı kırk beş. Çok sayıda eseri var. Ünü dünyaya yayılmış. İntiharının, yaşamayı seçtiği dini, toplumsal, edebi ve siyasi ortamın, yani ülkesi Japonya’nın yüzyıllara dayanan geleneklerine ve dayattığı ayinsel gerekliliklere harfiyen uymasını istiyor. Bir arkadaşı kafasını kesmeden önce kendi elleriyle karnını deşiyor. Korkunç bir ölüm, ancak yazarın gençliğinden beri büyülendiği metafizik boşlukla kavuşması aynı zamanda.
Marguerite Yourcenar ise keskin zekâsıyla, hem yakın hem de yabancı olduğunu hissettiği bu kişisel maceranın peşine düşüyor. Batılı büyük bir yazarın, Doğulu bir başka büyük yazarın hem eserine hem de yaşamının belirli anlarına ışık tutarak, tutkularını, zaferlerini, zayıflıklarını, içsel çöküşlerini ve cesaretini gözler önüne serdiği bir tür saygı duruşu.

Menüye dön