Matmazel Noralya’nın Koltuğu Peyami Safa’nın okuduğum ilk kitabı oldu. bundan sonra da Dokuzuncu Hariciye Koğuşu’nu okumayı planlıyorum. Bu kitap, birbirinden renkli karakterleriyle uzunca süre aklımda kalacak ama en çok Matmazel Noralya’yı ve Bursa Canavarı’nı hatırlayacağım. İkisini de eşit derecede sevmem hakkımda neler düşündürecek acaba?

Matmazel Noralya’nın Koltuğu, aşağıdaki alıntıda kendini bir güzel anlatan Ferit’in hikayesini anlatıyor. Elbette Ferit ile dönemin İstanbuluna, gençlerine ve savaşın getirdiği zorluklar yüzünden yaşamaya çabalayan insanlarını da okuyoruz. Ferit’in ruhsal çatışmaları okura Dostoyevski‘nin Raskolnikov’unu hatırlatırken, okuması hayli keyifli bir karakter çıkıyor ortaya. Edebiyatımızın en ciddi psikolojik romanı olarak kabul edilen bu roman beni fazlasıyla şaşırttı. Eminim sizi de şaşırtacak. Keyifle!
“Ben Türk değilim, insan değilim, hayvan değilim, tıbbıyeli değilim, felsefeci değilim, aşık değilim, zengin değilim, fertçi değilim, cemiyetçi değilim, milliyetçi değilim. Vafi Bey’in ecinnileri arasında oturan, iradesi çarpılmış, bir hafta sonra ne yapacağını bilmeyen, tembel, hiçbir şeye yaramaz ve ömrünün yarısı Avrupa’da hariciye memurluklarında geçmiş, ayyaş, zampara, Hedonist, ciddiyetin yalnız hayvanlara yakıştığına inandığı için dünyanın bütün dramlarına kahkahayı basan ve bunun için “Gülener” soyadını alan bir baba ile yarı sanatkar, yarı deli, erkek düşkünü, veremli ve veremden iki yetişkin kızını kaybetmiş, ayyaş, kokainman, Paris’te okuduğu için kültürlü, genç yaşında ölmüş bir ananın dèsencharte, dêmeseuêr, desoriente, dêracinê, dêgenere bir oğluyum.”
Matmazel Noralya’nın Koltuğu – Peyami Safa
Ötüken Neşriyat’tan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Matmazel Noralya’nın Koltuğu – Peyami Safa
Karşılaştığı bir takım olağanüstü olayları benimsediği materyalist ve pozitivist felsefenin ilkeleriyle açıklayamayan, şüphe, tereddüt ve bunalımlar içinde kıvranan Ferit, tıp fakültesini bırakıp felsefe bölümüne geçen fakat içinde bulunduğu mütereddit ruh hali sebebiyle buraya da düzenli olarak gitmeyen bir üniversite öğrencisidir. Ferit, Yüksekkaldırım’da içinde birbirinden garip insanların yaşadığı bir pansiyonda kalmaktadır. Pansiyonda kaldığı altı gün boyunca karşılaştığı olağanüstü olaylar ve kız arkadaşı Selma ile arasında geçen tartışmalar, ciddi bir psikolojik bunalımdan geçen Ferit’in durumunu daha da kötüleştirir. Pansiyonda tanıştığı Aziz, bu sıkıntılı günlerinde Ferit’in en büyük destekçisi olur. Teyzesinin gizemli bir şekilde ölümü ile yüklü bir mirasa kavuşan Ferit, yaşadığı travmayı atlatabilmek için Aziz’in tavsiyesiyle Ada’da bir ev kiralar. Bu ev bir yıl önce ölmüş, gizemli bir kadın olan Matmazel Noraliya’ya aittir. Peyami Safa’nın, kaleme aldığı romanları içinde en fazla beğendiğini ifade ettiği romanı Matmazel Noraliya’nın Koltuğu, anlatım tekniği ve olay örgüsü bakımından bütün eleştirmenlerce Türk edebiyatının en ciddi psikolojik romanı olarak kabul edilmektedir.