Mark Haddon, The Curious Incident of the Dog in the Night-time

Mark Haddon ile tesadüf eseri bir kitapçıda tanıştık. Robinson’da kitap rafları arasında gezinirken, kırmızısı çok hoşuma gitti diye elime alıp, kapağına anında aşık olduğum ve fiyatını görünce de hemen kasaya (sevgilime) yollandığım ender kitap; “The Curious Incident of the Dog in the Night-time”. Eğer Extremely Loud and Incredibly Close (Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın) adlı kitabı sevdiyseniz bu kitabı da muhtemelen seveceksiniz. Benim bu kitabı sevmemin nedenlerinden biri (ki tek nedenim de bu sanırım), narrator’ın (anlatıcı kelimesini sevmiyorum), 15 yaşındaki Christopher olması. Yaşananları çocukların gözlerinden görmek zaten daha bir eğlenceliyken, Christopher’ın da kendine özgü saplantılarıyla bir otistik oluşu romanı daha da sürükleyici ve çok sevimli hale getiriyor.

Mark Haddon

Mark Haddon ve narrator

Aslında bu kitaptan sonra narrator’ın benim için ne kadar önemli olduğunu anladım. Şöyle ki; oldukça sevimli ve ilgi çekici bir şekilde başlayan roman, ilerledikçe bir aile dramasına dönüşüyor ne yazık ki. Yine de, sırf Christopher anlatıyor diye okumak istiyor insan. Otistik bir bireyin ve çevresindekilerin yaşadıklarını görüp de şükretmeler, ‘ben olsaydım ne yapardım’ları düşünme kısmını geçiyorum. Her insan ister istemez düşünüyor ne de olsa bunları. Özellikle ‘Anne’ ve ‘Baba’ karakterlerini kıyaslayınca nerede duracağını kestiremiyor insan. Ben herhalde ‘Baba’ karakterine daha yakın dururdum. Neden bahsettiğime dair bir fikriniz olmadığından da susacağım hemen. Siz en iyisi bu kitabı okuyun ve hangi karaktere daha yakın olacağınızı bir düşünün, dürüstçe… Mark Haddon bu konuda çok iyi bir iş çıkarmış.

Mark Haddon

Dilimize de İş Bankası Yayınları tarafından “Süper İyi Günler” olarak çevrilmiş. Tamam… Kitapta bununla ilgili birkaç yer var ancak kitabın tamamını etkileyen ve dolayısıyla da başlığı olabilecek bir şey değilki bu! Daha itici kılamazlardı kitabı sanırım. Siz okuyabiliyorsanız orijinalinden okuyun derim. Keyifle.

Kimler okusun?

Dünyaya farklı bir açıdan bakmak isteyenler, çocuk sahibi kimseler, tatile gidicem otobüste okuyacak kitap arıyorum ama ağır olmasın diyenler; minik bir kitap çünkü.

Kimler okumasın?

Diğerleri arasında özellikle first person narrator sevmeyenlerin çok zevk alacağını düşünmüyorum. Tüm olay narrator’da dediğim gibi…

Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Mark Haddon, The Curious Incident of the Dog in the Night-time (Süper İyi Günler)

İnsanlar kafamı karıştırıyor.
Bunun iki temel nedeni var.
İlk neden, insanların hiç kelime kullanmadan bir sürü şey söylemeleri. Siobham, tek kaşını kaldırmanın bir sürü anlama gelebileceğini söylüyor. Bu ifade “Seninle seks yapmak istiyorum.” anlamına gelebilirmiş, ayrıca “Biraz önce söylediğim şeyin aptalca olduğunu düşünüyorum.” demek de olabilirmiş.
Bu komik bir kitap olmayacak. Espri yapmasını bilmiyorum çünkü onları anlamıyorum.
Esrarengiz bir cinayet ve bu cinayeti aydınlatmaya çalışan, dünyanın en dikkatli dedektifi: Christopher John Francis Boone. 15 yaşındaki dedektifimiz, yaşadığı sokaktan öteye tek başına hiç gitmemiş ama astronot olmak istiyor, dünya üzerindeki bütün ülkeleri ve onların başkentlerini sayabiliyor bir de 7.507’ye kadar bütün asal sayıları…
İngiltere’de yayımlandığı günden itibaren satış rekorları kıran ve bugüne kadar 15 dile çevrilerek 32 ülkede okuyucuyla buluşan Süper İyi Günler sizin de favoriniz olacak.
Başından sonuna kadar sürükleyici bir tema çerçevesinde yazılmış olması nedeniyle benzerlerinden farklı olan bu kitabın otizm gibi anlaşılması çok zor ve ciddi bir sorunla karşı karşıya kalan ailelerin çocukların daha iyi anlamalarında büyük fayda sağlayacağına inanıyorum.
– Prof. Dr. Barış Korkmaz-

Menüye dön