Kırmızı Giysili Adam daha önce Bir Son Duygusu adlı kitabını okuduğum Julian Barnes’ın okuduğum ilk kurgu dışı kitabı oldu. Kitap kulübüm için seçtiğim bu hayli ilginç kitap hakkında ne düşündüğümden uzun zamandır emin olamıyorum. Yer yer çok güldüğüm, yer yer bunu neden öğreniyorum ki diye düşündüğüm ancak yine de okumaktan tuhaf bir şekilde zevk aldığım bir kitap oldu Kırmızı Giysili Adam. Julian Barnes seviyorsanız ve 19. yüzyılın ünlü ve ilginç karakterleriyle ilgili bir kitap okumak isterseniz tam da aradığınız kitap olabilir.
Kırmızı Giysili Adam, kitabın kapağında resmini gördüğümüzSamuel Pozzi’yi odağına alarak ünlü ünsüz birçok insanın hayatına dokunuyor. Bu esnada, elbette yine Pozzi’den yola çıkarak, jinekoloji alanındaki gelişmeleri, sanat ve edebiyat dünyasının ilginç isimlerini, Avrupa’daki yaşamı ve daha birçok şeyi anlatıyor. Kitabı okumaya ilk başladığımda hızına ayak uydurup zevkle devam etmiştim ancak bir yerden sonra başımı döndürdüğünü fark ettim. Kişilerin birbiri ile bağlantısını, Pozzi ile alakalarını anlamaya çalıştım hep. Ancak bunu sorun etmemeye karar verdiğimde kitabın zevkini çıkarabildiğimi fark ettim.

Kırmızı Giysili Adam’da Barnes’ın Fransa ve İngiltere arasındaki farklara ve İngiltere’yi Brexit’e sürükleyen birtakım olaylara değinmesi okuması ilginç bir deneyimdi. Geçmişten günümüze olayları birbirine ince ince bağlayan ve bu esnada 19. yüzyıla damgasını vuran simaların hayatlarına da şöyle bir göz atan bir kitap bu. Oscar Wilde’dan Proust’a SarahBernhardt’danJohn Singer Sargent’e kadar birçok isimle karşılacak, aslında doktor Pozzi’nin anlatıldığı bu kitapta bunca ismin neden yer aldığını sorgulayacaksınız. Eğer kitabı okuyacaksınız önerim bu tür sorgulamalardan uzak durmak ve okuduğunuz her şeyi sorgusuz sualsiz kabul etmeniz olacak.
Kitabı ne yazık ki çok ağır ağrı kesiciler eşliğinde okuduğumdan ve onca isim arasında ister istemez kaybolduğumdan bölük pörçük hatırlıyorum. Ancak 19. yüzyıldaki hayata, sanatçılara ve edebiyata göz atmak gayet eğlenceliydi. Doktor Pozzi hakkında okurken gördüğümüz onca resim ve heykelin arkasında muazzam hikayeler olduğunu ve hepsinin incelenmeye değer hayatlar olduğunu düşündüm. Bir daha herhangi bir insan heykeli ya da büstü gördüğümde muhakkak o insanın kim olduğunu daha detaylıca öğrenmeye çalışacağım. Beni böylesi meraklandırdığı için Kırmızı Giysili Adam’a minnettar olduğumu belirtmem gerek. Keyifle!
Ayrıntı Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Kırmızı Giysili Adam – Julian Barnes
Julian Barnes’ın yazarlığında dikkat çekici bir yere sahip olan “biyografi” kavramı karşımıza ilk kez Flaubert’in Papağanı’nda “birbirine iple bağlanmış bir delikler derlemesi” metaforuyla çıkmış ve yazınsal bir “tür” olarak biyografi onun daha sonraki bazı yapıtlarında da değişik veçheleriyle işlenmişti. Julian Barnes, Kırmızı Giysili Adam’da, on dokuzuncu yüzyıl dünyasından öncü bir doktor; ama aynı zamanda bir sanat meraklısı, bir koleksiyoncu ve de bir Donjuan olan Samuel Pozzi kimliğinden hareketle bu kavramın içini yine zengin, yine yoğun ve bir o kadar ilginç öğelerle doldurmaya girişiyor.
Anlatı bir yandan esas olarak Pozzi’nin ilginç hayat serüveni üzerinde yoğunlaşırken, bir yandan da 19. yüzyıl edebiyat ve sanat dünyasının ünlü şahsiyetlerine ilişkin olarak neredeyse baş döndürücü bir panorama çiziyor. Yazar birbirinden ilginç yaşam hikayeleriyle anekdotları, derinlikli analizler içeren tablo yorumlarını ve onlardan hiç de daha az merak uyandırıcı olmayan günce kayıtlarını bir bir gözlerimizin önüne seriyor.
Sözünü ettiğimiz bu panorama içinde hangi ünlü şahsiyetler boy göstermiyor ki: Başta Proust’un Baron de Charlus karakterine esin kaynaklığı etmiş olduğu “kabul edilen” Kont Robert de Montesquiou olmak üzere Oscar Wilde’dan tutun da sayısız ressama (John Singer Sargent, Carolus-Duran, La Gandara, Degas vb.), Henry James’ten tiyatrocu Sarah Bernhardt’a ve sayısız besteciye kadar (“tuhaf üçlü”nün mensuplarından Prens Edmond de Polignac, Wagner vb.) ünlü ya da daha az tanınmış yahut hiç tanınmayan çok sayıda kişi hikayeleriyle bir çeşit resmi geçit yapıyorlar.
Bu özellikleriyle Kırmızı Giysili Adam sadece biyografi temelli ilginç bir deneme kitabı ya da jinekoloji alanında geçen yüzyılda kaydedilen tıbbi yeniliklerin bir tarihçesi olmakla kalmayıp içinde edebiyatın içeriğinin ta kendisinin derinlemesine tartışıldığı, hayata sanat ve edebiyat perspektifinden bakmanın ne olabileceğinin irdelendiği bir çalışma olarak da dikkat çekmekte.