Kayıp Kızın Hikayesi Elena Ferrante’nin Napoli Romanları’nın son kitabı. Bu seriyi okumaya başladığımda yazarı çok sevmiştim. İkinci kitapta da Ferrante’nin hikaye anlatıcılığına hayran kalmıştım. Üçüncü kitapta karakterlere kızmaya başladım ve nihayet son kitap beni büyük bir hayal kırıklığına uğrattı diyebilirim. Ancak bu yazarın stilinin değişmesinden ya da hikayenin saçmalamasından kaynaklanmıyor. Sanırım bunca berbat yaşamı okumayı artık kaldıramadım, emin değilim.

Lenu ve Lila büyüdükçe kitaplardan hoşlanmamaya başladığımı fark ettim. Bu iki kadını daha yakından tanıdıkça hayatımda olsalar ikisini de görmemek için ülkeyi terk eder ve kimlik değiştirirdim diye düşündüm. Elbette bir kitabın bende böyle güçlü duygular uyandırabilmesine hayranım. Bu durum yazarın ne kadar güçlü olduğunu kanıtlıyor sadece. Ancak bir yerden sonra olanlar karşısında midem kalkmaya başladı. İnsanların zalimliğinden ziyade bu iki kadının “tüm akıllılıklarına rağmen” yaptıkları midemi kaldırdı gerçekten.
Özetle, bu dört kitabı okumanızı önerir miyim? Evet, ama ilk iki kitaptan sonra beklentilerinizi tamamen düşürmenizi öneririm. Keyifle!
Serinin diğer kitaplarına göz atmak isterseniz: Benim Olağanüstü Akıllı Arkadaşım, Yeni Soyadının Hikayesi, Terk Edenler ve Kalanlar
Everest Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Kayıp Kızın Hikayesi – Elena Ferrante
“Serinin nefes kesen son kitabı Ferrante’nin başyapıtı ‘Napoli Romanları’nın edebi değerini pekiştiriyor.”
-Publishers Weekly-
Kayıp Kızın Hikâyesi iki sıra dışı kadını, yazar Lenu ile tutkulu Lila’yı anlatan epik “Napoli Romanları”nın dördüncü ve son kitabı. Bu romanda kocaları, sevgilileri ve çocuklarıyla iki kadın olgunluk döneminde… İkisi de Napoli’ye geri dönüyor, birbirine kavuşuyor, birbirlerine destek oluyor. Ve pes etmeyip ayakta kalmaya, bildikleri gibi yaşamaya devam ediyor, yasaklarla ve konformizmle mücadeleyi sürdürüyorlar.
Kocasını ve Floransa’daki hayatını geride bırakan Lenu, tam anlamıyla tabulara meydan okuyup sevgilisiyle Napoli’ye taşınır. Ne de olsa zoru başarmış, artık ünlü bir yazar olarak toplumda yer kazanmıştır. Lila’ysa, zekâsı ve girişimciliğiyle refaha kavuşsa da kendini bir türlü doğup büyüdüğü şehirden kurtaramaz. Başarısı onu yaşadığı dünyanın damarlarına nüfuz etmiş nepotizmle, şovenizmle, maçolukla, şiddetle burun buruna getirir. Her şartta reddettiği bu dünyanın içine düşmesi de ancak ondaki gizli lider ruhunu ortaya çıkarmaya yarar. Zira Lila, duracak, akıllanacak, boyun eğecek biri değildir…
Okurların tekrar tekrar geri döneceği ve her seferinde yeni bir şey keşfedeceği olağanüstü bir hikâye anlatan, yakında dizi filme çekilecek olan “Napoli Romanları” tüm dünyada milyonlarca okuru derinden etkilemeye devam ediyor.
“İnsanı yerle bir eden bir duyusal gücü ve etkisi var.”
-Catherine Taylor, The Literary Review-
“Uzun, ayrıntılı ve ustalıklı hikâye anlatımıyla düpedüz bağımlılık yaratıyor…”
-Sonalı Deraniyagala, O, The Oprah Magazine-