Karanlığın Yüreği’ni başından sonuna kadar metroda yolculuk yaparken okudum. İlk kısımlarını bir yolculukta ve son kısmını da ayrı bir yolculukta okuyup bitirdim. Kitabı ne zaman okusam hep şunu düşünüp durdum, “E tamam da, ne oluyor… Ben mi anlamıyorum? Bu Mr. Kurtz’la da tanışsak mı artık, adam neymiş? Peki bu kitap ne anlatıyor? Şu an hangi karakter anlatıyor bunu? Sayfa mı atladım?” Sözün özü, ne okuduğuma dair pek bir fikrim yoktu anlayacağınız.
Kitabın artık son sayfalarını okurken dayanamayıp eşime döndüm ve “This is a stupid book!” dedim. Karşımızda gerçekten çok sevimli bir çift oturuyordu ve adamın benim taklidimi yaparak yanında oturan kadına “This is a stupid book.” dediğini gördüm. Durmadım tabi hemen girdim muhabbete: “Ama gerçekten öyle değil mi?!”. Adam da gülümseyerek “Siz Polonyalılara benzemiyorsunuz, hangi dilde okuyorsunuz?” dedi. Türkçe olduğunu söyledim. O da kitabın İngilizceye o dilden çevrildiğini söyleyince “Acaba ben mi çeviride kayboldum?” diye sordum. “Yani bunu anlamam için üzerin yazılmış bir analizi de okumam gerekecek sanırım. Irkçılıktan bahsediyor mu yoksa ben mi uyduruyorum? Kitapta kaç kişi konuşuyor?” gibi bir sürü sordum ve o da bu sefer iyice gülerek Ian Watt’ın makalesini okumamı söyledi. Elbette eve gelir gelmez hemen makaleyi buldum: Impressionism and Symbolism in Heart of Darkness. Önerim, kitabı okumadan önce bu makaleyi okumanız olur. Yani bu kitabı mutlaka okumanız gerekiyorsa okuyun tabi. Ancak bana kalsa onca müthiş modern klasiğin içinden bunu seçmezdim. Yine de, keyifle!
İletişim Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Karanlığın Yüreği – Joseph Conrad
Modern edebiyat için muazzam bir dönemeci temsil eden Karanlığın Yüreği, “medeniyet”i bir arada tutan ipliğin aslında ne kadar ince olduğunu gözler önüne seriyor. Joseph Conrad’ın 19. yüzyılın son yılında yazdığı Karanlığın Yüreği, tarihin en kanlı asırlarından bir tanesine damgasını vuran savaşlar, gelişen teknolojinin açtığı uçurumlar, modernliğin allak bullak ettiği toplumlar gibi konulara bir uvertür niteliği taşıyor. Gizemli Kurtz’u bulmak için görevli oldukları ticaret şirketinin Belçika Kongosu’ndaki şubelerine yolculuk eden Marlow, karanlığın çöktüğü bu coğrafyada ummadığı dehşetlerle karşılaşır. Marlow, Kurtz’a doğru ilerlerken, medeniyete ve kendisine olan güveninin parçalandığını da fark eder. Conrad’ın başyapıtı kabul edilen ve William Golding, George Orwell gibi yazarları etkilemiş bu roman hem dönemin değer yargılarını, hem de emperyalizmin meydana getirdiği tahribatı resmediyor.
“Karanlığın Yüreği, Afrika’yı bir sembolik imge olarak Avrupalıların zihnine nakşetmiştir.”
-Graham Greene
“Bu kısa kitap modern edebiyatın en büyük örneklerinden biridir.”
-Malcolm Bradbury
Bu kitap Kitaplık Kedisi Reading Challenge 2017 kitaplarından biri. Siz de katılın, 2017 boyunca birlikte yirmi enfes kitap okuyalım, Birleşik Krallık edebiyatını birlikte keşfedelim!