Karamazov Kardeşler, uzunca bir zamandır gözüm korktuğumdan okumaya yanaşamadığım, arada bir elime alıp “bu kitap da kaç günde biter acaba” diye düşündüğüm bir kitaptı. İki hafta önce bitti… Yaklaşık bir ayımı aldığını söyleyebilirim… Hatta araya birkaç kitap da sıkıştırmıştım hatırlarsanız. Sonuçta, iyi ki okumuşum!
Dostoyevski, zaten Suç ve Ceza’yı okumuşsanız eminim en sevdiğiniz yazarlar arasında olanca karizmasıyla yerini almıştır. Ölmeden önceki bu son kitabı Karamazov Kardeşler’le de iyice yerini sağlamlaştırıyor aslında… “Okuyorum” dedirtiyor insana, kitabın altında ezilip büzülüyorsunuz. Dostoyevski’nin nasıl müthiş bir yazar olduğuna tekrar tekrar şahit oluyorsunuz.
Karamazov Kardeşler ve Rus kadınları
Karamazov Kardeşler aslında Rus kadınlarını okuyup okuyup biraz kafayı kırdırtan cinsten bir kitap. Buna değinmeden geçemeyeceğim. İyi anlamda elbette. Kendi kendime düşünmeden edemedim, bizim kadınlarımız da Dostoyevski’nin kadınları gibi olsa nasıl bir cehennemde yaşıyor olurduk acaba? Kadınlara kıyasla da Dostoyevski’nin erkekleri hep bir acınası, hep bir annesizlik travması yaşar cinsten. Sevmeden, anne gibi yaklaşmadan edemiyor insan. Karakterleri birbirinden değişik, her biriyle derin muhabbetler eşliğinde çay içesi geliyor insanın.
Bu kupayı da koymadan edemedim. Biri bana alsa ya! Ne de güzel içerim limonlu çayımı bununla. Ahhh ah…
Kimler okusun?
16 yaşını aşmış herkes. Özellikle Rus kadınlarına düşkün erkekler de okusun. İlginç bir deneyim olabilir.
Kimler okumasın?
Çok yoğun olan, kafası sürekli dağınık olan kimselere pek tavsiye edemeyeceğim. Çoğu kimse karakterleri hatırlayamadığından şikayetçi. Gerçi ben hiçbirini hatırlayamamazlık etmedim. Okumamak için bahanesi olanlara zaten lafım yok..
Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Dostoyevski – Karamazov Kardeşler
Dostoyevski, yaşamının son yıllarında başyapıtı Karamazov Kardeşler’i tamamladığında, Rus yazınında ‘felsefe düzeyinde roman-tragedya denen türün de temelini attığının bilincinde değildi. Dostoyevski’nin yaşam birikiminin tümünü ve sanat gücünün doruğunu içeren bu roman, gerçekte insanı insan yapan ne varsa, onlara adanmış bir destan niteliğini taşır. Yazar, hiçbir romanında “Karamazov Kardeşler”de olduğu denli insan ruhuna inmemiş, insanoğlunu bu denli kesitler biçiminde, içgüdülerinin ve istencinin tüm görünümüyle sergilenmiştir. Bir aileyi konu alan ve bir felaketler zinciri olarak gelişen olay örgüsü, bireysel öğelerin yanı sıra, ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısındaki Rus toplumunu da geçirdiği sarsıntıların tümüyle, dünya edebiyatında bir eşi daha bulunmayan bir sanat aynasından yansıtır.
(Tanıtım Yazısından)
Dostoyevski (1821-1881): Gerek 1840’ların ortalarından itibaren yayımlamaya başladığı Beyaz Geceler ve Öteki gibi uzun öykü-kısa romanlarıyla, gerekse Karamazov Kardeşler,
Suç ve Ceza ve Budala gibi Sibirya sürgünü sonrası büyük romanlarıyla, insanın karanlık yakasını kendinden sonraki bütün romancıları derinden etkileyecek biçimde dile getirmiş büyük bir
19. yüzyıl ustasıdır. Karamazov Kardeşler, yazarın son başyapıtıdır.