Kalan son dönemde okuduğum kitaplar arasında beni en çok zorlayan kitaplardan biri oldu. Tom McCarthy’nin bu kitabı önce neden İngiltere’de yayınlayamadığını anlamak da pek güç değil açıkçası. Kalan’ın hikayesi de kendisi kadar ilginç aslında. Yazar kitabı hiçbir yayınevine yayınlatamıyor ancak sonunda Paris’te küçük bir yayınevi bu ilginç kitabı basmaya karar veriyor. Paris’teki kitapçılarda bile yer alamayan kitap müzeler ve galerilerde satılıyor sadece. Ama gelin görün ki bir gün bir insan bu kitabı okuyor, beğeniyor ve hakkında iyi bir tanıtım yazısı yazıyor. Bundan sonra kitabın da yazarın da kaderi tümden değişiyor tabi.
Kalan nasıl gerçekleştiğini bilmediğimiz bir kaza ile hayat tümden değişen anlatıcının hayatını anlatıyor. Anlatıcımız hafızasını kaybetmiştir ve üstüne bir de beyninin yeniden yönlendirilmesi gerekmiştir. Yürümekten bile bir haberdir anlayacağınız. Ancak bu kazaya sebep olanlar tarafından kendisine hayli yüklü bir tazminat kalır. Bu parayla önce ne yapacağını bilemese de, anlatıcımız aklına gelen anılarını gerçeğe dönüştürmek için var gücüyle çalışmaya başlar. Hayatını yeniden kurarken, siz de onun cümlelerine, hızına, yavaşlığına alışmaya çalışarak, tökezleyerek izlersiniz onu. Daha önce düşünmediğiniz onlarca “şey” üzerine düşünebilirsiniz kitabı okurken. Belki de nefret edersiniz. Ben ikisi arasında gidip geldim diyebilirim. Garip bir roman bu; gerçekten okuduğunuz hiçbir şeye benzemediğini daha ilk sayfalarından anlayabilirsiniz. Böyle bir roman arıyorsanız daha fazla aramayın derim. Keyifle!
Jaguar Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Kalan – Tom McCarthy
“Ben hep sahici olmayan biri olmuştum. Kazadan önce bile Robert de Niro gibi sokakta yürüyor olsam, sigaramı onun gibi yaksam ve hatta ilk denemede yakmayı başarsam, yine de şöyle düşünürdüm: İşte ben, tıpkı bir film karakteri gibi bir yandan sokakta yürürken bir yandan da sigara içiyorum. Anlatabildim mi? İkinci el. Filmdeki insanlar bunu düşünmüyor. Onlar sadece işlerini yapıyorlar, gerçek olanı, hiçbir şey düşünmüyorlar. Kazadan sonra iyileşirken, hareket etmeyi ve yürümeyi öğrenirken, hareket edebilmek için anlamaya çalışırken… Bütün bunlar zaten daha önce de olmuş olduğum şeyden daha fazlasını olmama neden oldu, yaptığım şeylerle arama başka bir mesafe katmanı daha ekledi.”
Kalan’ın isimsiz anlatıcısının başına gelen kazanın ne olduğunu bilmiyoruz, ama sonuçlarından haberdarız: Hafıza kaybı yaşıyor, daha sonra geri kazanmayı başarabildiği hatıralarının düzeni değişiyor ve en basit gündelik hareketleri bile yeniden öğrenmesi gerekiyor. Bir havucu tutup ağzına götürebilmeyi veya yürümeyi yeniden öğreniyor örneğin. İnsani eylemler üzerine uzun uzun düşünüyor böylece. Kazandığı yüklü tazminat sayesinde daha çok kendisi olduğu anları tekrar kurmaya çalışıyor.
Tom McCarthy, yaşarken üzerinde hiç düşünme gereği duymadığımız, akıp gittiklerinin farkında bile olmadığımız o sahici anların üzerine gidiyor: Yaşamdan bazı “kare”leri çekip alıyor, onları mercek altında büyütüyor, tekrar tekrar oynatıyor ve tüm bunlardan akıcı bir roman çıkarıyor.
İngiltere’nin son yıllarda çıkardığı en ilginç yazarlardan Tom McCarthy’ye edebî şöhretini kazandıran romanı Kalan’ı, Çiğdem Erkal İpek çevirdi.
“Bu sersemletici derecede müthiş roman, kurgusal konuların en seyrek görüleni hakkında: Mutluluk.”
-Jonathan Lethem-
Bu kitap Kitaplık Kedisi Reading Challenge 2017 kitaplarından biri. Siz de katılın, 2017 boyunca birlikte yirmi enfes kitap okuyalım, Birleşik Krallık edebiyatını birlikte keşfedelim!