John Berger’den ilk olarak Görme Biçimleri adlı kitabı okumuştum. Kitabı o kadar çok sevmiştim ki artık ne yazarsa yazsın muhakkak seveceğim düşüncesine kapılmıştım. Yanıldığımı G. adlı kitabıyla çok daha iyi anladım. Büyük umutlarla edindiğim her kitap gibi G. da beklentilerimi karşılayamadı. Bu kadar üzüleceğimi hiç tahmin etmemiş olsam da gerçekten büyük hala kırıklığına uğradım.
Gerçi tam olarak ne beklediğimi de bilmiyordum ama sanırım “beklemediğim” karşıma çıkınca böyle bir yorum yaparken buldum kendimi. Kitabın konusu ve yazarın stili hakkında o kadar çok yazılmış çizilmiş ki okumaya tenezzül bile etmedim aslında. Kendim okur, kendim çözerim dedim. Keşke okusaymışım. En azından karşıma ne çıkacağını bilir ona göre gardımı alırdım. Hatta belki okusaydım farklı bir bakış açısıyla, farklı bir çerçeve içinde okur ve zevk bile alabilirdim. Gelin görün ki bazen saçma sapan kararlar verip kendimi mutsuz etmekte üstüme yoktur. Ama bu konuya şimdi hiç girmeyelim.
John Berger ve okurun ikilemleri
Şimdi böyle şeyler söylüyorum ama ben yine de Berger okuyacağım. Farkı güzel çünkü. Zorluyor insanı, alışıldık stillerin dışına çıktığından şaşırtıyor. Ancak bir kurgu türünde kitap okuyup olaylar içinde kaybolmak istiyorsanız bu kitabı öneremeyeceğim. Kafa boşaltmak yerine düşünmeye zorladığından da yorucu olabiliyor. Farklı bir şey okumak istiyorum diyorsanız ama kesinlikle önerebilirim. Gerçekten çok elden ayrı bir stili var John Berger’in. İnsanı sürekli ayakta tutan ve dikkatini isteyen bir kitap yaratmış G. ile. Ancak çoğu insan kitabı bitiremeden elinden bırakıyor. Kimisi sıkıldığından kimisi anlamadığından dem vuruyor. Ben de açıkçası ara ara gerçekten çok sıkıldım. hatta neden okuyorum ki bu kitabı diye düşündüğüm de oldu ama yine de elimden bırakmadım. Sizi zorlayacak bir kitap istiyorsanız enfes bir örnek olabilir diye düşünüyorum.
Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: John Berger – G.
G. John Berger’in İngiltere’nin en prestijli ödülü olan Booker ödülünü almış, erken dönem romanı. Arka planında Avrupa tarihinin Garibaldi, 1898 Milano işçilerinin ayaklanması, Boer savaşı, Alplerin ilk kez uçakla geçilmesi gibi önemli siyasi olaylarının yer aldığı roman, kadın ve erkeğin cinsel bağ ve ilişki içindeki davranışlarına eğiliyor.