Işınlanma Kazası – Ned Beauman

İlk kez Ned Beauman okuyorum ve sanırım Işınlanma Kazası okuduğum sonuncu kitabı olacak. Bazı yazarlarla anlaşamayacağınızı hemen ilk sayfalardan anlayabilirsiniz, eminim sizin başınıza da gelmiştir. Ancak bu sizin bu kitabı sevmeyeceğiniz anlamına gelmiyor elbette. Çoğu insan tarafından öve öve bitirelemeyen ve ödül alan Işınlanma Kazası, kimilerince hayli komik ve stili açısından eşsiz bir kitap olarak da görülüyor.

Işınlanma Kazası - Ned Beauman

Kitabın akıllıca ve yaratıcı bir şekilde yazıldığına içtenlikle inandığımı söylemem gerekiyor ancak yazar bitmek bilmeyen bir inatla, sürekli sizi etkilemeye çalışır gibi görünüyor. Eh bu da biraz rahatsız ediyor insanı. Oldukça detaylı, yoğun okumalardan hoşlanan biriyseniz bu kitap sizin için enfes bir roman olabilir ancak ben görünen o ki pek hoşlanmıyormuşum. Belki de ana kahramanımızı pek sevmediğimden de kaynaklanabilir diyeceğim ama sorun sadece bu değil. Sevip sevmeyecek kadar olgunlaşmış bir karakter de yoktu açıkçası. Belki de ben onca detay arasında karakteri kaçırdım. İnanın emin değilim. Birkaç sayfasını okumadan alma kararı vermeyin derim. Yazarın stili hoşunuza gidecek olursa hemen alın, ancak birbirini izleyen cümleler sizde hoş bir etki yaratmıyorsa yanaşmayın derim.

Işınlanma Kazası - Ned Beauman

Domingo Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda almak için de buraya: Işınlanma Kazası – Ned Beauman

Siz akşamdan kalmayken, tarih yazıldı tarih!

Uzun zaman seks yapmayınca, başına gelebilecek en kötü şeymiş buymuş gibi gelir insana.

Hâlbuki 1930’larda Almanya’da yaşıyorsanız, görebileceğiniz en kötü şey büyük ihtimalle bu değildir.

Ancak tarihsel gerçekler bile Egon Loeser için teselli olamadı; cinsel talihsizlikleri onu Berlin’in deneysel tiyatro sahnesinden Paris’in absent barlarına, oradan da Los Angeles’ın fizik laboratuvarlarına savururken kahramanımız şu iki gizemi çözme peşindeydi: Rönesans döneminin en büyük sahne tasarımcısı ve aynı zamanda Loeser’ın idolü olan Adriano Lavicini, Şeytan’la girdiği işbirliği sonucu mu ölmüştü ve Loeser gibi yakışıklı, akıllı, hoş, mütevazı biri neden, kırk yılda bir de olsa, biriyle yatmayı beceremiyordu?

BOKSÖR BÖCEK’in yazarından, “içinde olduğu dönemin farkında olmayan” bir tarihsel roman geliyor. Bu aynı zamanda bir kara roman, ama ışıkları sonuna dek açıyor. Bir aşk romanı, ama romantik akşam yemeğine sarhoş geliyor. Bir bilimkurgu romanı, ama “izotop”un ne olduğunu hatırlayamıyor. Seks hakkında, şiddet hakkında, uzay-zaman hakkında, tarihle başa çıkmanın en güzel yolunun onu görmezden gelmek olduğu iddiasında, sonunu tahmin bile edemeyeceğiniz, son derece komik bir roman.

Bu kitap Kitaplık Kedisi Reading Challenge 2015 kitaplarından biri!

Menüye dön