Irina Poignet daha önce adını hiç duymadığım bir yazarın, Philippe Blasband’ın bir kitabı. Philippe Blasband 1964 yılında İran’da doğmuş, Fransızca dilinde filmler yapan ve kitaplar yazan Belçikalı bir sanat insanı diyelim. Brüksel’de yaşayan bu “sanat insanı” başrolünde Belçikalı bir Türk olan oyuncu Aylin Yay’ın oynadığı “Maternelle” adlı filmin yönetmeni olarak tanınıyormuş. Goodreads’de neredeyse hiç okunmayan yazarın neden bu kadar tanınmadığına anlam veremedim açıkçası. Irina Poignet gerçekten çok hoş bir kitaptı.
Irina Poignet ve Irina Çelikbilek
Maguy hayatının büyük bölümünü hasta torunu ile ilgilenmekle geçirmektedir. Torununun hastalığı da tam olarak ne olduğu bilinmeyen o saçma sapan kanser türünden biridir. Bir zaman sonra elindeki parayla torununun ilaç masrafını karşılayamayacağını görür. Oğlu ve gelini de hasta çocuklarıyla ilgilenmemektedir, para ödemeyecekleri de gün gibi ortadadır. Para kazanmak da artık yaşını başını almış ve çoktan emekli olmuş Maguy’e kalmıştır. Bankalar ona kredi vermezler elbette… İş arasa da ne Almanca biliyordur ne de Office programlarını. Kaldı ki yaşlanmıştır artık, kimse onu işe almaya yanaşmaz. Çaresizlikle ne yapacağını bilmez halde yolda yürürken bir afiş dikkatini çeker. Bu afişle hayatının ve kendisinin tamamen değişeceğini bilmiyordur elbette. Maguy bundan sonra Irina Çelikbilek olacaktır. O işinde gücünde bir otuzbircidir ve işini de çok iyi yapmaktadır. Kadını, çaresizliği, kimsenin olduğu gibi görünmediğini çok hoş bir şekilde anlatan bir kitap Irina Poignet. Keyifle!
Kitabın ilk cümlesi: Maguy, “Bir zamanlar…” diye söze başladı.
Sel Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Irina Poignet – Philippe Blasband
Dul bir kadın olarak hayata tutunmaya çalışan Maguy’in dengesi torununun hastalığıyla hepten bozulur. Ayakta kalmak için çalışmak ve hızla para kazanmak adına seçtiği işi ahlaksız olarak yaftalayanların kendi ilişkilerinin ikiyüzlülüğü toplumsal dışlamayı bertaraf edemeyecektir kuşkusuz. Ancak güçlü bir kadın olan Maguy mecburiyetle de kamçılanan bir özgüvenle kendi yolunu çizecek ve bataklıkların “normal” olandan çok daha temiz ilişkileri de barındırabileceğinin kanıtı olacaktır.
Çağdaş Belçika edebiyatının yalın ve özgün örneklerinden olan bu roman Sam Garbaski tarafından Irina Palm adıyla beyaz perdeye taşındı. Maguy’i Marianne Faithfull canlandırdı.
Bu kitap A’dan Z’ye *Sel okuma projesinden, siz de katılın!