Horoz Adam ve Korsan – Sevim Ak

Horoz Adam ve Korsan köyde doğmuş olan ve ne yazık ki duymayan Yağmur’un hikayesini anlatır. Ailesi Yağmur’un duymadığını fark etse de yapabilecekleri hiçbir şey yoktur. Biraz ablası, biraz dedesi ilgilenir Yağmur’la. Ancak hayat onları geçim derdinden dolayı İstanbul’a götürdüğünde Yağmur’un ufku açılır. Kimseye benzememenin yarattığı ruh haliyle kendine yetmeye çalışır. Tümden sağır olmasa da konuşmayı öğrenemeyen Yağmur, babasının kapıcılık yaptığı apartmanda yeni arkadaşlar edinmiştir. Genelde Yağmur’dan ve çıkardığı seslerden korksalar da  bir süre sonra Yağmur’a herkes alışır. Bina önündeki parkta uyuşturucu satan çocuklara farkında olmadan yardım eder Yağmur; bir şey başarmanın, bir işe yaramanın mutluluğuna doyamaz. 5 numarada oturan Kazım Amca’nın verdiği radyoyu kulağına dayayıp sesi çok açınca oluşan titreşimlerden mutlu olur. Daha sonra tanışacağı Işık Abi ise bir müzisyendir ve ona bir kulaklık hediye ederek, konuşma dilini öğretir. Yağmur’un hayatı bundan sonra hiç beklemediği kadar değişecektir.

Horoz Adam ve Korsan - Sevim Ak

Horoz Adam ve Korsan Sevim Ak’ın en çok severek okuduğum kitaplarından biri oldu. Duymayan bir insanın yaşamını, iç dünyasını, duygularını başarılı bir şekilde okuyucuya aktaran yazar yetişkinlerin de kolayca etkilenip okuyabileceği bir kitap çıkarmış ortaya. Kaçırmayın derim. Keyifle!

Dalgalar Dedikoduyu Sever - Sevim Ak 1

Kitapta beni gülümseten cümleler: “Kazım Amca’nın Binbir Gece Masalları’ndan kareler çizdiği kağıtlar masanın ayağına doğru düşmüştü. Kağıtları toplarken zamanın aktığını, akarken yaşamımızdan neleri alıp götürdüğünü düşündüm.” 

Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Horoz Adam ve Korsan – Sevim Ak

“Hayallerle büyüdüm ben. Çatılarda, bulutlarda gezdim, bıçak sapından mikrofonumu kaptım, otomobillerin üstünde, gökdelenlerin tepelerinde şarkılar söyledim. Şimdi usulca insem yere… Okula gitsem, harfleri, sayıları yan yana getirsem, maket ev yapsam, kanat taksam, kelebek olsam, kitapların dilini çözsem… Eksikliğim vurulmasa yüzüme… Yok sayılmasam… Sen de bizim gibisin, dense… Kulağın zayıf ama bizden iyi görüyorsun, iyi hissediyorsun, iyi kalpli bir çocuksun, deseler… Davul sağırı değil kulaklarım. Tıkaç gibi bir engel var, seslerin içime serpilmesini önleyen. Doğadaki seslerin düğmesi sonuna kadar açılırsa tıkaç vıın, diye uçuverecek göğe.”

Hayat tersine başlar Yağmur için. Doğunun kurak ikliminde, yağmur çatıları döverken, ortalığı sular seller götürürken doğar. Doğduğunda ne yağmurun sesini duyar ne de kendi çığlığını; horozların sabah çağrısı değildir onu uyandıran, annesinin adını seslenmesi değildir ona evinin yolunu bulduran. Hastalıklı derler, eksik, kötürüm derler Yağmur’a… Tüm bu karalamalara, tüm bu küçümseyici bakışlara rağmen, tutunmakta kararlıdır Yağmur hayata; çünkü tutkundur çiçeklere, hayvanlara, insanlara… İnadına tutkundur! Köyden İstanbul’a göçtüklerinde, bambaşka serüvenler, dostluklar ve hiç akla gelmeyecek bir gelecek öyküsüyle karşılaşır Yağmur. Sevilen yazarımız Sevim Ak’ın bu son romanından yalnız çocukların değil, büyüklerin de öğreneceği çok şey var.

Horoz Adam kimbilir kaç gecesini masa ışığının altında tüketti. Işığı, sabahın ışıklarına karıştı. Karalaya, yırta, düzelte kağıtlara geçirdi çocukluk öykümü. Bana okuduğunda aklımı kaçıracaktım. Duyduklarım başkasının yaşamı mı, kendi yaşamım mıydı, iki arada kalmıştım. Hiç hatırlamadığım olaylar, duymadığım konuşmalar nasıl bu kadar kesinlik kazanmıştı? Karanlık bir dehlize dağılmış, uçuşan, bulutsu şeylerden başı sonu belli bir yaşam çizmiş, “işte busun!” diyerek önüme koymuştu. Duygularımı, gözümün önünden akıp gidenleri, hiç izi kalmayan şeyleri benden iyi aktarabilir mi bir yabancı? Söyledim ona,
“Yap-boz oyunuydu benim için…” dedi. “Seni ve yakınlarını tanıdıkça parçaları el çabukluğuyla birleştirdim. Sende zayıf olan kavramları yazıda kullanınca uydurdum sandın, değil mi? ”
Uydurma, hayal ürünü sayıklamalar bazısı; çoğu ise gerçeğe yakın. Benim için en eşsiz yanı, “herkesten farklı, herkesinkine benzer bir öyküm var” dedirtmesi. Okuyacaklarınızın olağandışı bir yanı yok. Engeller aşan bir kahraman çıkmayacak karşınıza. Bu denememizin arkasından bir başka girişimimiz de olmayacak, içiniz rahat etsin!

Horoz Adam dedi ki; beş duyusunu kullanan insanlar duyuları “eksik” olanları hor görür, yok sayarlar. İşitmeyenlerin görsel bir dille kurdukları canlı iletişimi görmezden gelirler. Bir de tersten baksalar… İşitmeyenlerden oluşan bir toplulukta işiten “özürlü” damgası yiyecek o zaman. Senin hikayen sessizlikten doğan gürül gürül bir ses…yokluklardan, engellemelerden tarazlanmadan çıkan, evrenin dilinden yalın ve derin bir senfoni! Güzel yanı, olağandışı olmaması…

Dizi: Çağdaş Türk Edebiyatı
Yaş Aralığı: 11, 12, 13+

Bu kitap Can Çocuk İle Büyülü Bir Yıl okuma projesi kitaplarından biri! Siz de hem içinizdeki çocuğu hem de çocuğunuzu mutlu etmek için bizimle birlikte okuyun!

Menüye dön