Günaydın Gece Yarısı – Jean Rhys

Günaydın Gece Yarısı Jean Rhys’ın Dörtlü ve Geniş Geniş Bir Deniz’den sonra okuduğum üçüncü kitabı. Her iki kitabını da çok sevdiğim yazarın bu kitabı beni Londra’dan alıp Paris’e götürdü. Sasha’nın kaldığı odaları, yürüdüğü sokakları hayal ederken buldum kendimi hep. Paris’in soğuğu gibi Sasha’nın hüznü de içime işledi.Bilinç akışı tekniğinden hiç hoşlanmasam da bu kitap beni çok derinde bir yerden yakalamayı başardı.

Günaydın Gece Yarısı - Jean Rhys

Sık sık ağlamak isteği duyuyorum. Kadınların erkeklere olan bir üstünlüğü bu; hiç değilse ağlayabiliyoruz.

Jean Rhys

Günaydın Gece Yarısı Londra’dan Paris’e geri dönen yaşını almış bir kadının, Sasha’nın başından geçenleri anlatıyor. Geçmişin o güzel günlerini Paris’te arayan Sasha şimdiki zamanına ve geleceğine güvenmiyor. Tüm yalnızlığı ile Paris’te kasvetli odalarda kalıyor, sevdiği ve sevmediği kafelerde içiyor. Ancak bir akşam karşısına yeni bir adam çıkıyor. Sasha olanca dürüstlüğü ve hüznüyle karşılıyor bu adamı. Okura ise kolay kolay unutulmayacak bir son okumak düşüyor. Jean Rhys okumak kesinlikle bir deneyim, mutlaka okuyun derim. Keyifle!

Günaydın Gece Yarısı - Jean Rhys

Can Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Günaydın Gece Yarısı – Jean Rhys

Jean Rhys (1894-1979), yaşamı da yazdıkları kadar ilginç bir yazar. Günaydın Gece Yarısı, yazılışının üzerinden yirmi yıla yakın bir süre geçtikten sonra bir gün BBC’de radyofonize edilerek yayınlanır ve umulmadık yankılar uyandırır. Ancak Jean Rhys ortalarda yoktur. Hayatta olup olmadığı bile bilinmemektedir. Yazarın izini süren meraklıları, sonunda onu bir kıyı kasabasında yapayalnız bulurlar. Yazar, o yapayalnızlığı içinde de durmamış, yazmıştır. Yıllar öncesi bıraktığı Londra’ya döner. Kitapları ardı ardına basılmakta, kapışılmaktadır. İngiltere’nin en büyük iki edebiyat ödülü Jean Rhys’e verilir. Ama artık yazar 72 yaşındadır. Günaydın Geceyarısı, yazarın ortadan yok olmadan önce yazıp yayımladığı romanıdır ve o güne kadar yazdıkları arasında en etkileyici, en ürkütücü olanıdır. Bu romanda, ilk gençlik yıllarını aramak için Paris’e dönen, kırkını aşmış, kendini içkiye vermiş bir kadının öyküsü anlatılır. Paris’te, bu umutsuz kadının karşısına yeni bir erkek çıkar. Tehlikeli ve acıklı bir oyuna girişirler.

Bu kitap Ölmeden Önce Okumanız Gereken 1001 Kitap‘tan biri.

Menüye dön