Gökdelen uzun zamandır okuduğum en çarpıcı roman oldu desem abartıyor olmam sanırım. Daha önce hiç J. G. Ballard okumamış olmamın bunda etkisi var mı bilmiyorum ama henüz bu yazarla tanışmadıysanız çok şey kaybediyorsunuz demektir. Diğer kitaplarını okumamış olsam da sadece Gökdelen’den J. G. Ballard’ın nasıl bir yazar olduğu hemen anlaşılıyor.
Dünyayı Gökdelen’e sığdırmak
Aşağıda da yazan kitabın ilk cümlesiyle nasıl bir kitap okuduğunuzu az çok kestireceğinizi düşünseniz de inanın yanından geçemeyeceksiniz. Gökdelen insanı sürekli tokatlayan ve bundan bolca zevk alan bir kitap. J. G. Ballard (en azından Gökdelen’de) okuması kolay bir yazar olmadığını hemen belli ediyor. Asla olmasını istemeyeceğim ve fakat giderek yaklaştığımız bu distopyayı okurken beni gerçekten çok yordu ve aslını isterseniz biraz yıprattı. Bunlar elbette olumlu şeyler olmasa da bir kitabın beni böylesine etkilemesi karşısında duyduğum hayranlık ile kitabı okumaya tam gaz devam ettim. Bittiğindeyse müthiş bir korku kapladı içimi. J. G. Ballard tüm dünyayı ve insanların saçmalığını bir Gökdelen’e sığdırmış sanki. Mutlaka öneririm. Keyifle!
Kitabın ilk cümlesi: Dr. Robert Laing sonradan, balkonunda oturmuş köpek yiyorken, son üç ay içinde bu dev apartmanda gerçekleşen olayları düşündü.
Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Gökdelen – J. G. Ballard
Her şeyin kontrol altında olmasının değişmez kural olduğu modern dünyada, kontrol mekanizması bozulursa birden, modern insandan geriye ne kalır?
Dış dünyadan izole, sakinlerinin tüm ihtiyaçlarını dışarı çıkmadan giderebilecekleri bir sisteme sahip, upuzun gökdelenlerden oluşan dev bir site dışarıdan nasıl görünür? Gazete ve televizyonlardaki lüks site reklamları gibi mi? Güvenli? Sıcak? Zengin? Huzurlu?
“Gökdelen”in hikâyesi tam da böyle bir dünyada başlıyor. Gökdelen sakinlerinin kalplerine yayılan küçük nefret tohumları, “üst, orta ve alt kattakiler” arasında giderek vahşileşen akıl almaz derecede şiddetli bir savaşa dönüşüyor. Kaosun merkezinde ise sitenin kalbi olan tüketim katedrali, dev bir alışveriş merkezi yer alıyor.
Sonrası Ballard’ın ağzından anlatılan bir modernizm masalı. Ve tüm modernizm masalları gibi, sonu iyi bitmiyor. Ballard’ın çizdiği distopik dünya korkutucu, şiddet dolu ama gerçek: Erk, yetki ve sahip olma arayışıyla, bu arayışın getirdiği kırgınlık ve kızgınlıklarla harmanlanmış bir tüketim kültürünün patlaması…
Bu kitap A’dan Z’ye *Sel okuma projesinden, siz de katılın!