
Ragtime 1975 yılında yazıldı ve bu kitap sayesinde E.L. Doctorow bir romanın nasıl yazılabileceği hakkındaki düşüncelerinizi değiştirebilecek güce sahip olduğunu kanıtlıyor. Romanda, Houdini’den Henry Ford’a, Sigmund Freud’dan Emma Goldman’a kadar birçok ünlü isim ile karşılaşıyorsunuz. Hayali karakterler ile hayatlarının kesişmelerini ve yaşananları soluksuz okuyorsunuz. Bir yandan Yahudiler bir yandan zencilerin çektiklerine üzülüyor ancak hayatın çok farklı şekillerde değişebileceğini, yani devranın bir şekilde döneceğini görüp umutlanıyor ve seviniyorsunuz. Aslında değinmek istediğim bir çok konu var ancak kitap hakkında çok fazla bilgi verip sizin için mahvedeceğim kaygımdan ötürü yazmak istemiyorum. O zamanlardaki ve çağımızdaki insanların arasındaki farkı görmek gerçekten etkileyici oldu benim için, en azından bunu söyleyebilirim. Bir de tabi ırk, politik güç, kıskançlık gibi konular üzerinde durduğunu belirtmem gerek. Kitaptaki isimleri bilmeseniz de, konunun zekice işlenişinden ve yazarın dilinden (en azından Tomris Uyar’ın çevirisinden) çok zevk alacağınıza eminim.
Ragtime ile ilgili okuduğum birçok yorumda bu kitabın ne kadar iyi bir Amerikan tarihi romanı olduğunu gördüm. Yalan da değil, gerçek ve hayali karakterleri ile bu kitap, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları arasındaki Amerikayı çok iyi anlatıyor. İlk kez E. L. Doctorow okudum, iyi ki okumuşum. Tomris Uyar’ın çevirisinin de oldukça başarılı olduğunu söylemem gerek. Pürüzsüz bir şekilde ilerliyor kitap, insanı hiç yormuyor. Keyifle okuyun.
Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: E. L. Doctorow – Caz Dönemi (Not: Ben kitabı Can Yayınları’ndan okumuş olsam da Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabın da çevirmeni aynı. Gönül rahatlığıyla okuyabilirsiniz.)
Ragtime
İlk yayımlandığı 1975 yılından bu yana 20. yüzyıl Amerikan edebiyatının klasiklerinden biri kabul edilen Ragtime’da Doctorow, gerçek ile kurmacayı, tarihi kişilikler ile anonim Amerikalıları (ve “Amerikalı olmayı” kafasına koymuş göçmenleri) bir araya getiriyor; buradan, 20. yüzyılın ilk yirmi yılını kateden, hem eğlenceli hem trajik bir Amerika portresi çıkarıyor.
Bu sürükleyici hikâyenin içinde Henry Ford ve Sigmund Freud da var, anarşist Emma Goldman ve sihirbaz Houdini de. Ama sadece onlar da değil: Orta sınıf Amerikan aileleri, gangsterler, müzisyenler, fabrika patronları ve işçileri, Doğu Avrupalı göçmenler… Amerika’nın çeşitli çevrelerinden kişilerin hayatlarından kesitlerle başlayan ve sıradan bir ailenin hayatına giren bir siyahi müzisyenin adalet arayışıyla hız kazanan hikâye, Doctorow’un dönemin gözde müziği ragtime’ın kesik tempolu parçalarını andıran kısa cümleli, hızlı anlatımıyla hayat buluyor.
Kimler okusun?
Farklı bir bakış açısından Amerika’yı tanımak ve gerçek ve hayali karakterler arasında süregelen ilginç bir hikaye okumak isteyenler.
Kimler okumasın?
Okurken uzun aralar veren, isimler söz konusu olunca kafası karışan insanlar.