Daha önce okumadığım bir yazardı Daniel Kehlmann. Hatta ismini bile duymamıştım. Kitapçıda dolanırken kitabın ismi – Ben ve Kaminski – çok ilgimi çekti. Arka kapağını okuyup bir ressamla ilgili olduğunu görünce de hemen aldım. İyi ki alıp okumuşum. Oldukça ilginç bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Sanat dünyasından kopmuş bir ressam ve onun peşini süren hayli ilginç bir gazeteciyi konu alıyor Ben ve Kaminski. Roman her türlü şeyi kendine mübah gören bu ilginç gazetecinin ağzından anlatılıyor. Kaminski’nin yaşam öyküsünü yazarak üne kavuşmayı planlayan gazeteci binbir dereden su getirerek, her türlü hile ve hurdaya başvurarak Kaminski’ye ulaşsa da elde etmek istediklerine yaklaşırken komik zorluklar çekiyor. 160 sayfalık bir roman olduğundan hemen biten bu kitabı bir gecede okuyabilirsiniz. Farklı bir şeyler okumak ve insanda tokat atma isteği uyandıran bir karakterle tanışmak isterseniz biçilmiş kaftan diyebilirim.
Ben ve Kaminski’nin tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya. Keyifle!
Ben ve Kaminski, sanat çevrelerinden uzaklaşmış bir ressamın yaşamöyküsünü yazarak üne kavuşmayı hayal eden bir gazetecinin yalanlar ve gerçekler üstüne kurulu dünyasına odaklanıyor.
Fırsat düşkünü gazeteci Sebastian Zöllner’in ressam Manuel Kaminski’yle ilişkisi, tuhaf bir çekim gücü yaratıyor: Kaminski, sanki gerçek bir karaktermişçesine, sanki Picasso ve Matisse tarafından gerçekten keşfedilmişçesine insanı kendine bağlıyor. Zöllner ise bencil duygularıyla itici bir karakter gibi görünse de, olanca gerçekliği ve düşkünlükleriyle ete kemiğe bürünüyor. Zöllner’in entrika üstüne entrika çevirerek Kaminski’yle birlikte çıkmayı başardığı yolculuk, Ben ve Kaminski’yi bir yol romanına dönüştürüyor.
Almanca edebiyatın yönünü değiştiren en önemli çağdaş yazar olarak nitelenen Daniel Kehlmann, sanat ve medya arasındaki ilişkilerde ahlak konusunu alaya alırken, şaşırtılarla dolu, ironik yaklaşımıyla okuru kendi kendinden kuşkuya düşürüyor, kendisiyle yüzleştiriyor.