Dağın Sesi Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Yasunari Kavabata’nın en çok okunan kitaplarından biri. 1968’de Nobel Edebiyat Ödülünü’nü alan ilk Japon yazar olan Yasunari Kavabata dünya çapında hala çok okunan yazarlar arasındaki yerini koruyor. Dağın Sesi’ni okuduktan sonra nedenini çok iyi anladığımı söyleyebilirim. 236 sayfalık bu minicik kitap, insanda sanki binlerce sayfalık koca bir roman okumuş hissi uyandırıyor.
Dağın Sesi ve insan sorunsalı
Yaşlı bir işadamı Şingo’dan dinlediğimiz hikayede aslını isterseniz öyle aklınızı başınızdan alacak olaylar gerçekleşmiyor. Hatta çoğu zaman kendinizi çiçekler ve ağaçlar hakkında okurken buluyorsunuz. Tabi bunları okuduktan sonra etrafınızda birkaç yeşillik ararken buluyorsunuz kendinizi. Kiraz çiçekleri ne zaman açar? O çiçekler ne renkti? Bu tür içinizi acıtacak sorulara maruz kalsanız da okumakla yetiniyorsunuz. Çoğu zaman Şingo’nun ölüm korkusu yavaş yavaş size de işliyor, yaşlanmak nasıl olacak diye düşünürken buluyorsunuz kendinizi. En önemlisi de galiba bir zaman bir yerlerde duyduğumuz o cümle üşüşüyor akla; her evin bir derdi var. Dışarıdan nasıl görünürse görünsün her evin bir derdi var gerçekten. Bu dertler bir yana insanlar hakkında tekrar tekrar düşündürdü Dağın Sesi beni. Neden birbirimiz hakkında bolca varsayımda bulunuruz? Kendimizi neden bu korkunç samimiyetsizliğe mahkum ederiz ki?

Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Dağın Sesi – Yasunari Kavabata
Yaşlı bir işadamı olan Ogata Şingo gündüzleri ufak tefek hafıza kayıpları yaşamaktan mustariptir. Geceleriyse uzaklardan, civardaki dağdan gelen gümbürtüler duyar ve bu sesi ölümle özdeşleştirir. İkisinin arasında bir zamanlar Şingo’nun yaşamının temelini oluşturan ilişkiler yer almaktadır: Onu hayal kırıklığına uğratan karısı, zampara oğlu ve kendisinde hem merhamet, hem de rahatsız edici şehvet kıpırtıları uyandıran gelini Kikuko.
Nobel Ödüllü Yasunari Kavabata’nın en beğenilen romanlarından biri olan Dağın Sesi, bu yarısaydam ilişkiler ağını şiirsel bir dille yansıtan, yaşlılığın güçlüklerine dair hem dingin hem de son derece etkileyici bir roman.
“Sarsılmaz görünen aile içi gruplaşmalar, defalarca tasvir edilen doğa güzellikleri, aşkın ve şehvetin alevlenme veya kıvılcımlanma süreçleri… Kavabata’nın kurgusal dünyası, bütün öğelerinin birleşmesiyle bir No dramının büyüleyici cazibesine erişiyor.”