Cennetin Arka Bahçesi son zamanlarda okuduğum en duygusal, en dokunaklı kitaplardan biriydi. Habib Bektaş’ı bir arkadaşımın tavsiyesi üzerine okudum ve daha önce okumadığıma pişman oldum. Hem hikayesinden hem de karakterlerinden çok etkilendiğim yazar bu romanıyla favorilerim arasına girdi.
Cennetin Arka Bahçesi sekiz yaşındaki Memo’nun ve Öykü’nün hayatlarını odağına alarak, bu ikisinin hayatlarındaki insanların yaşamlarına değiniyor. Memo, Öykü Ablası’nın değişiyle Çakır, Güneydoğu’dan kaçıp, Ege’ye sığınmış bir ailenin çocuğudur. Ailesiyle birlikte çok yoksul bir ortamda yaşamlarını sürdürmeye çalışırlar. Bir gün Memo’nun yaşamına Öykü Ablası girer. Öykü eşinden boşanmıştır ve eski hayatına bir sünger çekmektedir. Bundan sonra yaşayacakları aklının ucundan bile geçmez… Habib Bektaş, insanı çok güzel anlatıyor. Kitaptaki karakterlere, küçük anlara ve sizi nasıl hissettirdiğine hayran kalacaksınız. Zaman zaman çok sinirlenecek, bazen de sıcacık güleceksiniz ve ne olursa olsun kitabı okumaya devam etmek için can atacaksınız. İnanın uzunca bir zaman unutamayacağınız bir kitap olacak bu. En kısa zamanda alın ve okuyun!
Delidolu Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Cennetin Arka Bahçesi – Habib Bektaş
Deryanın dili bambaşkadır. Derya insana neler anlatır neler… Bu su sesleri vardır ya, hani kayalara vuran, birbiriyle çarpışan, ay ışığında şavkıyan, güneşte çiçek rengine dönen, karanlıkta derinleşen, canavarlara benzeyen, gözünü kısıp bakınca türlü türlü renklere bürünen, balıklara ev olan, kayıklara yatak, kayıkçılara ekmek, bebelere ninni derya… Bunun dilini çözdün mü, hayatta korkmayacaksın.
Habib Bektaş’ın 2000 Dil Derneği Ömer Asım Aksoy ödüllü romanı CennetinArkaBahçesi, on beş yıl aradan sonra ilk defa roman güncesiyle birlikte yayımladı.
Toplumun değişik kesimlerinden gelen ve yolu Cennet’te kesişen Öykü, Çakır ve umudu gâvura gitmekte arayan bir aile, kesişen yazgılar, vaatler, yitirilen düşler ve savrulan hayatlar… Roman, bir dönemi ve insanlarını anlatan bir tragedya gibi okurun soluğunu keserken adını romana kaptıran günce ise romanın yazılış hikâyesini ve bir yazarın sayıklamalarını dile getiriyor. 1997-1999 tarihlerinde romanın yazılış serüvenini gün gün kaleme alan Bektaş, Gâvur İmam’dan Çakır’ın Romanına adlı güncesinde dönemin Türkiye ve Almanya’sının arka planına ve kültürel hayatına da ışık tutuyor.
Bektaş’ın deyişiyle “Roman, büyücek bir kitap, yanında da roman güncesi. Paketlenmiş. Ana kız gibi, baba oğul gibi, sarmaş dolaş iki kitap, biri ötekinin tanığı.”
Yorumlar:
“Cennetin Arka Bahçesi, yerinden yurdundan kopmanın, insanca yaşamayı özlemenin romanı.”
Sennur Sezer, Varlık
“Sıradanlığa, duyarsızlığa yazınsal bir tokattır bu roman!”
Aydoğan Yavaşlı, Damar
“Cennetin Arka Bahçesi politik bir roman değil; o sadece duyarlı, gerçekçi, iyi bir roman. Yazar, yarattığı sevgi cennetinden Türkiye’ye bakıyor. Gördüklerini ustaca, dolaysız bir anlatımla, kendine özgü şiirsel bir dille, Türkçesi seve sevdire kullanarak aktarıyor.”
Mustafa Demir, Yazın
“Habib Bektaş, ince duyarlıkların, çocuk saflığının insanı. Romanlarındaki duygusallık, haksızlık ve acılara duyduğu öfke de bu kimliğin ürünleri.”
Cem Erciyes, Radikal
Bu kitap Delidolu Yayınları İle Her Aya Bir Kitap projesinden. Siz de bizimle birlikte okuyun, edebiyatla “daha az geçilmiş” yolları birlikte aşındıralım.