John Williams ile Stoner adlı kitabıyla uzun süre önce tanışmıştım. Kitap bittiğinde bu müthiş yazarın neden ismini her yerde duymadığıma çok şaşırdığımı hatırlıyorum. Stoner gerçekten çok iyi bir kitaptı ve John Williams’ın kesinlikle daha çok insan tarafından okunması gerekiyordu! Derken yaklaşık bir sene sonra Stoner hak ettiği ünü kazanmaya başladı. Dilimize de çevrildi. Şimdi bu efsane yazarın bir başka kitabı daha dilimizde: Butcher’s Crossing.
Butcher’s Crossing
Butcher’s Crossing Williams’ın 1960 yılında yazdığı Amerika’nın o ünlü Batı’sında geçen bir roman. 1873 yılında Harvard’da üç sene okumuş ve ancak akademi konusunda kafası hayli karışık bir genç olan Will ile Butcher’s Crossing’e yol alıyorsunuz kitabın başında. Ondaki amaçsızlık ve ne istediğini bilememezlik bir anda size de bulaşıveriyor. Bufaloların hiç üzerinde düşünülmeden postları için katledildiğini öğreniyorsunuz sonra. Zaten Butcher’s Crossing’de yapacak başka hiçbir şey de yok. Adını duyduğunuz bir avcı ile barda konuşurken çok heyecanlandığınızı ve bufalo avına çıkmazsanız hayatınızın eksik kalacağını hissediyorsunuz bir anda. Sonra o hiç bitmeyecek gibi görünen yolculuk başlıyor. Yolda artık kitabın ana karakteriyle bir olduğunuzun iyice farkına varıyorsunuz. John Williams’ın en büyük gücü de bu sanırım. Karakterleriyle -sizinle hiç alakaları olmasa bile- hemen özdeşleşebiliyorsunuz. Beklenmedik olaylarla gerçekleşen bu av macerası sonucunda artık bambaşka bir erkek olan Will’in değişimi size de sıçrıyor. Dönüp hayatınıza bir bakıyorsunuz… Keyifle ve mutlaka okuyun!
Koton Kitap’tan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Butcher’s Crossing – John Williams
Unutulmuş Amerikalı yazar John Williams’in 1965 yılında yazdığı Stoner, yeniden keşfedilip Türkçesinin de yayımlandığı 2013 yılında tüm dünyada fenomen oldu ve Waterstones Ödülü’nü aldı. Bunun üzerine dikkatler yazarın ilk ustalık eseri sayılan Butcher’s Crossing’e yöneldi ve kitap sade ve güçlü diliyle edebi bir Western olarak Stoner kadar beğenildi.
Butcher’s Crossing Mart ayında Türk okuruyla buluştu.
Elli yıl sonra yeniden keşfedilip basılan kitabı Stoner ile tüm dünyada büyük bir okur kitlesine ulaşan John Williams’ın 1960’da kaleme aldığı ve “ilk ustalık eserim” dediği kitabın adı hikâyeye konu olan yerleşim yeri Butcher’s Crossing’den geliyor.
Hikâye Harvard’ı bıraktıktan sonra yeni bir yaşam biçimi bulmak için Batı’ya doğru yola çıkan Will Andrews’un Butcher’s Crossing denen küçük kasabaya yerleşmesiyle başlıyor. Colorado’da Rocky Dağları’nda ücra bir vadideki kayıp bufalo sürüsüyle ilgili hikâyeler anlatan, onları bulmayı göze alacak kadar cesur ve çılgın erkeklerden oluşan bir ekip kurmayı hayal eden bir avcıyla tanışması ise onu bekleyen maceranın ilk adımı oluyor. Will o erkeklerden biri olmakla kalmayıp ekibin finansmanını ve kendisine verilen deri yüzme görevini de üstlenerek bu katliam gibi av için yola koyuluyor. Ancak yolculuk, katliam, sert koşullar ve şanssızlık onun zihninin ve bedeninin sınırlarını zorlayan tam bir Vahşi Batı hikâyesine dönüşüyor.
Kitap doğayla bütünleşen insanın neler yapabileceğini, nasıl bir canlıya dönüşebileceğini ima eden benzersiz bir yol hikâyesi. Stoner ile mükemmel bir kitap yazmış bir yazarı tanıdık. Butcher’s Crossing ise John Williams’ın bundan daha fazlası olduğunu, her ne kadar unutulmuş olsa da onun tartışmasız bir biçimde mükemmel bir yazar olduğunu gösteriyor.