Buse Cinayeti Mehmet Murat Somer’in Hop-Çiki-Yaya Serisinin ilk kitabı. Bu rahat polisiye serisini İngilizce’ye çevrilmiş Türk yazarlarımızı ararken, kitap kulübüm sayesinde keşfettim ve bu zamana kadar hiç duymamama çok şaşırdım. Birbirinden renkli travestilerin, drag queenlerin ve keyifli yan karakterlerin dünyasına şıp diye düşecek; bir yandan gülerken bir yandan cinayetleri aydınlatacaksınız.

Buse Cinayeti’nin baş kahramanı geceleri kulüpte herkesin gözünü alan ve gündüzleri de yazılımcı olarak çalışan adını bilmediğimiz bir travesti. Mehmet Murat Somer trans bireylerin medyada sunuluş biçimlerinden hiç hoşlanmadığını, genellikle yarım akıllı ve ahlaki değerleri olmayan bireyler olarak sunulduğunu belirtmiş. Hop-Çiki-Yaya serisinde karşımıza çıkan trans bireyler ise eğitimli, zeki, rafine zevkleri olan, sanattan, müzikten anlayan bireyler. Ayrıca nüktedan olduklarından ortaya enfes bir karakterler dizisi çıkıyor.
Buse Cinayeti, ismi Buse olan bir travestinin vahşice öldürülmesi ile başlıyor. Bu esnada ismini bilmediğimiz ana karakterimizi de az çok tanımaya başlıyor ve İstanbul’daki gece kulüplerine şöyle bir göz atıyoruz. Buse’nin ülkenin en güçlü isimlerinden biriyle bir ilişkisi olduğunu ve bu yüzden öldürüldüğünü anlayınca bizim hayli kuvvetli ve gerekirse kapı gibi adamları bir çırpıda indiriverecek zarif travestimiz ister istemez kendini bu cinayet bulmacasının içinde buluveriyor. Bir yandan rezene çayını içip Bach dinlerken bir yandan da bu işin içinden nasıl çıkacağını hesaplamaya çalışıyor. Eh elbette bu macera dolayısıyla tanıştığı insanlarla da gönül eğlendirmekten çekinmiyor.
Hop-Çiki-Yaya ismi ise ülkemizin geçmişinde kalmış, 1960’ların başlarında eşcinselleri kastetmek için kullanılan bir isim. Eşcinsel yerine o bir hop-çiki-yaya denirmiş. 70’lerde artık kullanılmamaya başlamış. Mehmet Murat Somer ve bu serisi sayesinde bunu da öğrenmiş olduk.
Trans bireylerin hayatlarına biraz daha aşina aşina olmak, önyargıları kırmak ve bu esnada bol bol eğlenmek isterseniz Hop-Çiki-Yaya serisinin ilk kitabı Buse Cinayeti’ne mutlaka göz atın derim. Dünyanın ilk amatör travesti dedektifiyle tanışmanın vakti geldi de geçiyor.

Rahat polisiye meraklısıysanız çok severek okuduğum Metin Çakır Polisiye serisini de öneririm.
Everest Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Buse Cinayeti – Mehmet Murat Somer
Buse Cinayeti: Ortada iki cinayet: Buse ve öldürülen yaşlı komşu kadın; bir şantaj çetesi, adı bile duyanı ürperten Süreyya Eronat, sansürcü gazeteciler, kendilerince gizlemelerine gerek olan ilişkiler yaşamış bir dolu iyi-kötü ünlü adam vardı. Hepsinin üstünde, gözümü korkutma konusunda elinden geleni yapan Sofya vardı. Her şeye bulaşan, yaptıklarının artık sosyal dedikodu merakını aştığına inandığım Hasan ayrı bir meseleydi.
Zekâsı ve azmiyle, vahşice işlenen seri cinayetlerin üstesinden gelen kahramanımız, eğitimli, kültürlü, sanattan anlayan, yaşamdan zevk almayı bilen, tutkulu, bakımlı, atletik yapılı, gerektiğinde ‘aslan gibi delikanlı’ bir travesti…
Mehmet Murat Somer’in akıcı ve mizahi anlatımıyla okur, ışıltılı Beyoğlu gecelerinin karanlık arka sokaklarında eğlenceli bir keşfe çıkıyor.
Mehmet Murat Somer
Mehmet Murat Somer 1959 Ankara doğumludur. İstanbul’da geçen ve isimsiz bir amatör travesti dedektifin rol aldığı Hop-Çiki-Yaya dizisiyle tanınan bir Türk polisiye kurgu yazarıdır.
Mehmet Murat Somer, Ankara’da doğdu. 1982’de ODTÜ’den mühendis olarak mezun olduktan sonra İstanbul’a taşındı. Yazılarında kullandığı bir deneyim olan Sony’de mühendis olarak çalıştı. Daha sonra Citibank’ta yönetici oldu. Bu tecrübesine yazılarında da değinir. “Bir roman yazarken hızı düşünüyorum, hangi karakterin ne zaman görülmesi gerektiğini saptamak için gerekli hesaplamaları yapıyorum ve sert sahneleri sessiz sahnelerle dengeliyorum” diyor. Somer, 1994 yılından bu yana yönetim becerileri ve kişisel gelişim üzerine kurumsal seminerler düzenleyen bir yönetim danışmanıdır ve kendisini yarı emekliliğe zorlayan sağlık sorunlarının ardından 2001 yılında yazmaya başlamıştır. “İki açık kalp ameliyatım oldu: 1995 ve 1996,” diyor, “hayatın eşiğindeydim.”
Somer, kişisel hayatıyla ilgili olarak, “Hop-Çiki-Yaya kitapları Türkiye’de ilk yayınlandığında, bazı arkadaşlarım benim bir travesti veya transseksüel olduğumu düşündü. Aslında, hayal kırıklığına uğrattığım için üzgünüm.”