Bir Başına – Anthony Storr

Bir Başına, Londra’da en sevdiğim kitapçılardan birinde gezerken başlığı ile dikkatimi çeken bir kitap oldu. Arka kapağında çok sevdiğim yazarlardan Anita Brookner‘ın kitaptan övgüyle bahseden bir cümlesini görünce bunu okumam lazım dedim. Her zaman yalnızlığına düşkün bir insan oldum. İnsanlarla biraz fazla zaman geçirdiğimde kendimi yorgun ve yıpranmış hissettiğimi fark ettim. Kendime bolca vakit ayırmak istediğim dönemlerden birinde bu kitaba rastlamam da enfes oldu doğrusu. Yalnızlığa bir güzelleme bekliyordum bu kitaptan ve bir başıma müthiş birkaç saat geçirecektim. Gelin görün ki, beklentilerimle pek uyuşmayan ancak yine de müthişliğinden hiçbir şey kaybetmeyen bir kitap oldu bu.

View this post on Instagram

A post shared by Elif (@elifthereader) on

Bir Başına, ünlü psikanalist Anthony Storr’un mutluluğun insan ilişkilerine bağlı olma tezini çürüttüğü bir kitap. Yıllardır mutluluğun sadece başarılı insan ilişkileriyle elde edilebileceğini hepimiz duymuşuzdur ve bunun üzerine de bolca çalışmışızdır. Ancak Storr’un bu kitabından ve onca deneyimimden sonra mutluluğun tek kaynağının bu olduğuna hiç inanmıyorum. Eminim siz de kitabı okuduktan sonra çok farklı düşüneceksiniz.

Bir Başına’da Storr Beethoven, Kipling, Goya, Saki, Henry James gibi ünlü isimleri inceliyor ve bu isimlerin yaratıcılığının sebeplerine değiniyor. Baştan sonra merakla okuyacağınız, mükemmel bir kurgu dışı kitap var karşınızda. Güçlü bir zihnin nelerin üstesinden gelebileceğine çok şaşıracak ve yalnızlıkla ilişkinizi tekrar gözden geçireceksiniz. Mutlaka okuyun derim. Keyifle!

Bir Başına - Anthony Storr

Apollon Yayıncılık’tan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Bir Başına – Anthony Storr

Bir başına yaşayanların başarı sebepleri. Dünyaca ünlü psikanalist Anthony Storr ‘yalnız” insanları inceledi.
Bu kitapta Anthony Storr, mutluluğun tek anahtarının kişisel ilişkilerdeki başarıdan geçtiği yaygın tezini çürütüyor. Hücre hapsi gibi dayatılmış hallerde hayatta kalmak, idealleri sürdürmek için hayal gücünü, emeği, zamanı iyi kullanabilmek bir başınalığı kucaklamakla başlıyor. Birçok büyük sanatçı bir başına kalarak üretmiş; çocukluklarında eziyet gören bazı şair ve yazarlar ileriki yaşlarında bir başına yaratıcılıkta huzur bulmuşlar; azizler, peygamberler ağaç altlarında, dağlarda, mağaralarda inzivaya çekilmişler; kimileri de siyasi sebeplerden atıldıkları pislik içindeki hücrelerde şiir okumuşlar, hayalî yürüyüşlere çıkmışlar da öyle delirmemişler. Tanpınar’ın “başım sükûtu öğüten / uçsuz bucaksız değirmen’ diye nitelendirdiği o sonsuzluk, o okyanus halini Dickens çok iyi bilip yaşamış da, Freud neden anlayamamış? Wagner’in vicdansız, Strauss’un bencil, Strindberg’in kadın düşmanı olmalarının kulisinde neler varmış? Okuyunca, ‘Goya’ gibi iradeye dönüşebilirsiniz.

Menüye dön