Benim Adım Kırmızı Orhan Pamuk’un yıllar sonra okuduğum ikinci kitabı oldu. İlk kez on altı yaşımdayken Yeni Hayat’ı okumuş, anlamamış ve Orhan Pamuk’a tamamen son vermiştim. Tam on altı yıl sonra yazarın başka bir kitabını okumaya karar vermek benim için ilginç bir deneyim oldu.
Yıllar boyunca yazarın ne kadar “kötü” olduğuna dair binlerce yorum dinlemiştim ancak İngiltere’ye yerleştiğimden bu yana sadece çok iyi yorumlar duydum. Ben de dünya çapında en çok okunan kitabını okuyup, Türk yazar denince akla ilk gelen isimlerden birini okumuş olmak istedim.

Benim Adım Kırmızı
Benim Adım Kırmızı, birbirinden renkli anlatıcılarıyla ve hayli ilgi çekici konusuyla beni heyecanlandıran bir kitap oldu. İlk yüz sayfayı zevkle ve nefessiz okudum. Nakkaşlar ve Osmanlı İstanbul’u hakkında okudukça şehre ve Osmanlı’ya merakım daha bir arttı. Zaten Osmanlı zamanının İstanbul’u hakkında ne okusam seviyorum. O zamanların şehri çok büyülü geliyor bana. Ancak bir süre sonra kitabın çok uzun olduğunu düşünürken buldum kendimi. Katilin kim olduğunu öğrenmek için sabırsızlandığımdan mı yoksa kitaptan biraz koptuğumdan mı bilemiyorum ama daha hızlı bitsin istedim. Nihayet bittiğindeyse biraz hayal kırıklığına uğradım. Katilin kim olduğunu öğrenmek bana hiç bir tatmin duygusu vermedi. Gerçi tatmin olmam gerekiyor muydu onu da bilmiyorum ama bir şeyi kaçırıyormuş gibi hissettim.
Yine de Osmanlı zamanlarına gidip, nakkaşların hayatlarına göz atmak hayli keyifli oldu. Ayrıca yazarın belli başlı kelimeleri rahat kullanımına, olup bitenleri hiç çekinmeden yazmasına hayran kaldım. Bir daha Pamuk okur muyum? Kesinlikle evet! Ancak hangi kitabı ve ne zaman sorularına henüz cevabım yok. Sizin favori Pamuk kitabınız hangisi?
Yapı Kredi Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Benim Adım Kırmızı – Orhan Pamuk
Orhan Pamuk’un “En renkli ve iyimser romanım” dediği Benim Adım Kırmızı, yazarın dünyada şimdiye dek en çok satan romanı oldu; Fransa ve İtalya’da yılın kitabı seçildi, dünyada bir romana verilen en prestijli ödüllerin başında gelen Uluslararası IMPAC Dublin ödülünü kazandı. Eski resim sanatımız, Doğu ve Batı’nın dünyayı görme biçimleri, aşk ve ölüm hakkında unutulmaz bir tarihi roman olan bu çağdaş klasiği, ilk yayımlanışından 15 yıl sonra, yazarın sonsözü ve kapsamlı bir sanat-tarih kronolojisiyle birlikte sunuyoruz.
Benim Adım Kırmızı, hem Orhan Pamuk’un en çok dile çevrilen ve en çok hayranlık duyulan eseri hem de modern edebiyat tarihimizin dünyada en çok okunan kitabı.
Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım” dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder. Eve gelen usta nakkaşlar, babasının denetimi altında Osmanlı Padişahı’nın gizlice yaptırttığı bir kitap için Frenk etkisi taşıyan tehlikeli resimler yapmaktadırlar.
Aralarından biri öldürülünce, Şeküre’ye âşık, teyzesinin oğlu Kara devreye girer. İstanbul’da bir vaizin etrafında toplanmış, tekkelere karşı bir çevrenin baskıları, pahalılık ve korku hüküm sürerken, geceleri bir kahvede toplanan nakkaşlar ve hattatlar sivri dilli bir meddahın anlattığı hikâyelerle eğlenirler. Herkesin kendi sesiyle konuştuğu, ölülerin, eşyaların dillendiği, ölüm, sanat, aşk, evlilik ve mutluluk üzerine bu kitap, aynı zamanda eski resim sanatının unutulmuş güzelliklerine bir ağıt.
“Türk romancısı Orhan Pamuk, Avrupa’ya roman nasıl yazılır, gösteriyor.”
Frankfurter Allgemeine
Bu kitap Sanat ve Sanatçılar Hakkında Kitaplar projesinin bir parçası. Sanat ve sanatçılarla biraz daha içli dışlı olmak, hayatınıza renk katmak ve küçüklü büyüklü mutluluklar yakalamak isterseniz siz de bu okuma projesine dahil olun. Sanatın iyileştirici gücünden birlikte faydalanalım!