Sevgilimi çekiştire çekiştire Robinson Crusoe 389’a soktuğum akşamlardan birinde, kasanın hemen önündeki raflara bakınırken, bir arkadaşımın oku diye diye başımın etini yediği kitabı gördüm. Jonathan Safran Foer’un “Extremely Loud and Incredibly Close” adlı kitabı… Yani Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın. Fiyatı da sadece 6 pound olduğundan ve kapağı harika göründüğünden hemen aldım.
“Sadece 6 pound derken?” diyecek olanlarınız varsa, kitap pahalı bir şey ne yazık ki. Robinson’da da Pandora’da da ya dolar ya da pound ile görebiliyorsunuz kitabın fiyatını, kasada Türkçe’ye sonradan çevriliyor. Fiyatı duyunca gözleriniz çizgifilmlerdeki gibi yerlerinden çıksa da kasadasınız bir kere. Napalım… Hem nelere saçma sapan paralar vermiyoruz ki? (Kitaba delice para harcayanların atasözü kıvamında.)
“Kapağı harika göründüğünden derken?” diyecek olanlarınız varsa da, kapak gayet önemli bir unsur. Çağımızda binlerce yetenekli tasarımcı varken, tonlarca harika tasarım her gün hayatımızı süslerken, neden çok değer verdiğimiz kitaplarımızın kapakları da harika gözükmesin? Ayrıca kitapları dekorasyon objeleri olarak değerlendiren kimseler var. Asla yadırgamıyorum elbette. Ben de ara ara kitaplarımı sergilemek, onları her gün rahatça görebileceğim bir yere yerleştirmek istiyorum. Evet, öyle.
Kitapları olabildiğince orijinal dillerinde okumaya çalışıyorum (İngilizce yani). Mütercim ve tercümanlık bölümünü bitirmiş, çeviriye aşık olsa da ona inanmayan bir kimse olarak gerçekleştiriyorum bu eylemi. Siz de orijinalinden okuyabiliyorsanız öyle yapın derim.
Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın
Aşırı Gürültülü ve İnanılmaz Yakın‘ı okurken gülümsüyor, kıskanıyor, özeniyor, umutlanıyor ve üzülüyorsunuz. En önemlisi de; keyif alıyorsunuz. Ben çoğu zaman: “Aaa! Evet ya! Aynen böyle olmaz mı sevgilim? bıdı bıdı bıdı…” derken buldum kendimi. “Kahvaltıdan önce, zihnimde bilmem kaç tane icat yaparım.” diyen 9 yaşındaki Oskar’a da aşık olmamak elde değil hani. Genç kızlarımız (ben de dahil olmak üzere) “Ay benim de oğlum böyle olsun yaaa.” diye düşünecektir eminim. Çocuk istetiyor bu kitap insana. (Zararlı aslında galiba.)
Kitabı elinize alıp ilk karıştırdığınız zaman, kimi sayfalarda fotoğraflar görüyorsunuz ve doğal olarak anlam veremiyorsunuz. Okudukça o fotoğraflar, içinizi eritir hale geliyor. Özellikle son sayfalardakiler. Kendi kendinize spoiler yapıp da hemen atlamayın son sayfalardaki fotoğraflara derim. Biraz içiniz acıyacak çünkü.
Foer; yetenekli ve yaratıcı bir yazar. Kitaplarındaki karakterler ise, onu da aşıyor. Onlarla tanışıp iki çift laf etmek ve belki hayatına dahil etmek istiyor insan. (Ben en azından…)
Sonuç olarak; kitapta ‘ehh’ diyebileceğim bir bölüm bile yok. Hepsi birbirinden güzel. Vaktiniz olursa bir göz atın derim.
Kimler okusun?
Eğlenceli fikirler duymak ve gülmek isteyen; insanda, çiçek açmış kiraz ağacı hissi uyandıran bir kitap okumak isteyen herkes!
Kimler okumasın?
Duyguların, insanların zayıflıkları olduğunu düşünenler. Terörden çokça etkilenenler için de belki fazlaca üzücü olabilir (9/11).