Kadınlar Okulu Nobel ödüllü yazar Andre Gide’in bir saatinizi bile almayacak, incecik bir romanı. Ancak anlattıkları açısından bir ömürlük ders çıkarılabilecek türden bir kitap. Ara ara dönüp tekrar okumak lazım olabilir. Özellikle genç kızların okuması gerek diye düşünüyorum. Henüz gençliğin baharındayken öğrenecek çok şeyleri olacak nasıl olsa. Bir roman kadar etkili bir şey de olamayacağından enfes bir ders olabilir. Kadınların ise bayılacağına eminim. Kendinizi kitapta mutlaka bir yerde bulacaksınız.
Kadınlar Okulu ve etkileri
İnsanları, duyguları yalın ve gerçekçi bir şekilde anlatabilen Andre Gide, bundan sonra muhakkak okunacak yazarlar arasında yerini aldı hemen. Kadınlar Okulu hem konusu hem de karakterleri ile unutmayacağım bir kitap benim için. Kadın hakları, kadınların eğitimi, toplumdaki yeri ve erkeklerle ilişkileri hakkında çok düşündürtecek sizi. Erkek egemen toplumdan biraz daha nefret edeceksiniz. Biraz da kendinizi, kendi sesinzii bulacaksınız belki de. En azından bu konuyla ilgili bir şeyler yapmanıza, harekete geçmenize yardım edebilir diye düşünüyorum. Çıkarılacak çok ders, gıpta edilecek çok şey var bu kitapta. Gide’den daha önce Chopin Üzerine Notlar‘ı okumuş olsam da, bu zamana kadar neden kurgu bir kitabını okumadım diye kendime çok kızdım. Ancak her yazarın bir zamanı var demek ki.
Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Andre Gide – Kadınlar Okulu. Keyfini çıkarın. Kitabı sevebileceğini düşündüğünüz her kadına, her edebiyat severe önerin. Keyifle!
Kadınlar Okulu, toplumsal ve bireysel ahlakın en önemli ölçütü olarak bireyin içtenliğini ve kendini tanıması gerekliliğini vurgulayan André Gide’in bu görüşünü en açık biçimde ortaya koyduğu eserlerden biri olarak çıkar karşımıza. Burjuva bir ailenin 1894-1936 yılları arasında üç ayrı bireyi tarafından kendi bakış açılarından anlatılan hikâyesi, dünyayı kendini var etme aracı olarak gören bir adamın ve kendini onun üzerinden yeniden tanımlamaya çalışan bir kadının yirmi yıllık beraberliğinin güncesi gibidir adeta.
Belirli bir zamanı ve mekânı temel alarak toplumsal ve bireysel olanın birleştiği noktaları ustalıkla yansıtan Gide, bu romanında da, ülkesinin kültürel nabzını XX. yüzyılın politik ve ekonomik gelgitleri arasında son derece isabetli biçimde tutmayı başarıyor.