Amak-ı Hayal – Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi

Amak-ı Hayal yıllar önce alıp kitaplığıma özenle yerleştirdiğim ve okumak için bir türlü doğru zamanı bulamadığım bir kitaptı. Londra’da, yeşillikler içinde ve kuş cıvıltıları arasında okuyacağım hiç aklıma gelmezdi. Ve aslını isterseniz bu kitabı okumak için daha doğru bir zaman seçemezdim sanırım.

Amak-ı Hayal’i ilk kez sufizm ile ilgilenmeye başladığımda keşfettim. Daha sona araya ilgilendiğim milyonlarca şey daha girdiği için okumakta biraz geciktim. Ancak iyi ki biraz geciktim diyorum çünkü bu ay sonunda otuz bir yaşıma gireceğim ve kendimi geçen yıllara göre daha bir olgun hissediyorum. Hem Türkiye’de son dönemde yaşadıklarım hem de İngiltere’deki yeni hayatım beni fazlasıyla değiştirdi. Hayat üzerine hiç düşünmediğim kadar çok düşünürken buldum kendimi hep. İşte bu kitap da bana biraz daha farklı kapılar araladı. Neyin önemli olduğunu bir kez daha hatırlamamı sağladı. Kitapta yer alan hikayeleri sindire sindire okuyup, bunların da üzerinde kafa patlatmayı seçtim. Bu basımda da zaten her hikayenin sonunda bir açıklama olduğundan anlatılanları anlamak biraz daha kolaylaştı diyebilirim. Tasavvufla ilgileniyorsanız okuyun derim. Özellikle ‘Mutluluk’ çok hoşunuza gidebilir. Keyifle!

Amak-ı Hayal - Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi

Kaknüs Yayınları’ndan çıkan kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Amak-ı Hayal – Şehbenderzade Filibeli Ahmed Hilmi

“Bu kitabı, hakikat aşkıyla yanan, akılla kavranamayacak konuları merak eden insanların zevkle okuyacağı kanaatindeyim.” Filibeli Ahmed Hilmi kitabını böyle takdim ediyor okurlarına. 1865 yılında Bulgaristan’ın Filibe şehrinde dünyaya gelen Filibeli Ahmet Hilmi (1865-1913), Galatasaray Lisesi’ni bitirmiş, Düyunu Umumiye’de memurluk yapmış, siyasi nedenlerle Beyrut, Mısır ve Libya’da kalmak zorunda kalmıştır. Çıkardığı gazeteler dönemin yöneticileri tarafından kapatılmıştır. Çeşitli gazetelerde yazılar yazan ve tasavvufla ilgilenen yazarın 40 kadar eseri vardır.

Amak-ı Hayal, 23 “fantastik” hikâyeden oluşuyor. Ne var ki Ahmed Hilmi bey, tasavvufla tanıştıktan sonra kaleme aldığı bu hikâyeleri çok ciddiye alıyor ve şöyle diyor:

“Okuyucularımıza sunduğumuz bu hikâyeler (bunların hikâye olup olmadığı iyi düşünülmelidir) eğer beğenilirse kendimizi bahtiyar sayacağız. Zira, bu kitaba rağbet edilmesi, insanların ciddi meselelerle ilgilendiğini göstermesi bakımından çok önemli.” Ahmed Hilmi Bey’in bütün bir kitapta vermeye çalıştığı ders şu metinde gizli: “Ey avare yolcu! Yürü! Durma, yürü! Bu geçici alemin zevkleri seni Allah’a kavuşmaktan alıkoymasın. Bu eşsiz manzaraların, bu güzelliklerin hepsi yalnızca bir rüya ve hayaldir. Ey zavallı ziyaretçi! Yürü! Durma, yürü! Yürü, kendi aslına kavuş. Kemalin dereceleri bunlardır. Geçici süs ve gösterişi terk edip, yürü ki Allah’a kavuşma kadehinden içesin. Yürü ki, yokluk meydanında Allah’ın kudretini ve sırrını göresin.”

Menüye dön