Adatepe Öyküleri Kaz Dağları’nda bulunan Adatepe Köyü’nün öykülerini anlatıyor. Mahmut Boynudelik Adatepe’de zeytinyağı müzesi açmış, hayatını zeytine vermiş bir insan. Adatepe’nin onu ne kadar etkilediğini bu kitabında okuyacak, köy ahalinin arasına karışıp gideceksiniz. Zeytin ve deniz kokan taze bir rüzgarı taşıyıp getirecek burnunuzun dibine, kitaptan ayrılmak istemeyeceksiniz.
Adatepe Öyküleri’ni okuduktan sonra yaptığım ilk iş hemen Adatepe’de konaklayacak bir yer aramak oldu. Birkaç pansiyon ve butik otel buldum, biraz fazlaca pahalı geldiler ama yakınlarda bir yerde kalınıp köye günlük geziler yapmak da olası elbette. Yani kitap sizi hemen oraya çağıracak, karşı koyamayacaksınız. Mahmut Boynudelik’in öyküleri, öyküden ziyade arasına biraz kurgu karışmış gezi notları gibi. Belki de bu yüzden daha samimi geldi bana. Bir de tabi Sahir Erdinç’in birbirinden güzel resimleri var ki bakmaya doyamayacaksınız. Dışarı çıktığınızda bir kitapçıya uğrayın, bu kitabı elinize alıp şöyle bir karıştırın. Zaten bırakmak istemeyeceksiniz. Keyifle!
Kitabın tanıtım yazısı aşağıda, almak için de buraya: Adatepe Öyküleri – Mahmut Boynudelik
Bir gün yollar beni Adatepe köyüne götürdüğünde bir arayışın içindeydim fakat neyi, nereyi aradığımı bilmiyordum. Deniz kıyısından ayrılan toprak yol tepelere doğru kıvrılarak çıkıyordu. Biraz sonra deniz boyunca uzanan karayolu da, denizin kendisi de gözden kayboldu. Kendimi alemi seyretmek için yükseklere çıkan dervişe benzettim…
Önceleri dışarıdan gelmiş bir yabancı olarak yaşadığım bu köy aslında deniz kıyısındaki toprak yola saptığımda beni içine çekmişti. Adatepe’de köy kahvesine gittiğim ilk akşam bir yanımla kendimi bu köye ait hissettim…
Adatepe köylüleri ne beni kendilerinden saydılar ne de köye gelip geçen yabancılarla bir tuttular. İlk günden itibaren sofralarını ve yüreklerini paylaşmaktan geri durmadılar…
Anlatılanların ne kadarı gerçekti, ne kadarı gerçeğin kafalarında yeniden biçimlenmesiydi bilemedim, zaten bilmek peşinde de olmadım. Geçmiş zamanların derin izlerini taşıyan bu köyde yaşarken gerçek ile sanal arasındaki sınırı anlamaya hiç çaba göstermedim. Sınırın bazen bir yüzünde kaldım, bazen ötesinde…
Günün birinde yolunuz Adatepe köyüne düşerse, köyün sokaklarında dolaşırken, ya da köydeki kahvelerden birinde oturup bulabildiğiniz köylülerle konuşursanız sizin de payınıza bambaşka öyküler düşebilir.
Bu kitap Oğlak Yayınları ve Ruhu Doyuran Kitaplar‘dan biri. Siz de bu okuma projesinde bana katılın; edebiyatın ve yemek kültürünün hayatımıza neler kattığını birlikte keşfedip keyfini çıkaralım.