Three Fransız yazar Valerie Perrin’in Fresh Water for Flowers adlı müthiş kitabından sonra okuduğum ikinci kitabı oldu. Okuduğum ilk kitabı o kadar güzeldi ki Three’den de beklentim çok yüksekti ancak ne yazık ki aradığımı bulamadım. Buna rağmen Three merakla takip […]

Hayalet Duvar Sarah Moss’un okuduğum ilk kitabı oldu ve muhtemelen sonuncu kitabı olacak. Yazarın ismini ve methini çok duymuş olsam da romanlarında işlediği konular ilgimi çekmediğinden okumak istememiştim. Hayalet Duvar’ı ise açıkçası hayli kısa ve konusu da nispeten değişik olduğu […]

Tarihçi 2005’te yayımlanan ve bu yıllarda hayli popüler olan kitaplardan biri. Geçtiğimiz yıl bir kitapçıda fiyatının düştüğünü görünce dayanamayıp aldım; gerçeklikten uzaklaşıp kafa dağıtabileceğim iyi bir hikaye olabileceğini düşünmüştüm. Yer yer çok sıkıldığım, yer yer heyecandan elimden bırakamadığım ve nihayetinde […]

Vladimir Julia May Jonas’ın ilk kitabı. “Çocukken yaşlı adamları severdim ve onların da beni sevdiklerini söyleyebilirim.” diye başlıyor kitap, dolayısıyla hemen radarıma girdi ve geciktirmeden okumaya başladım. Bir ilk kitap için çok iyi olmasının yanı sıra karakterleri ve konusu ile […]

Madison County Köprüsü Robert James Waller’ın 1992’de yayımlanan, dünya çapında 60 milyon satan hayli popüler romanı. Daha çok Meryl Streep ve Clint Eastwood’un başrollerinde oynadığı film uyarlamasıyla tanınan bu güzelim roman aklımı başımdan aldı desem abartıyor sayılmam. Bitmesin diye her […]

Postacının Aşkı Kanadalı yazar Denis Theriault’un 2005’te yazdığı, içinde bolca haiku olduğu için ilgimi çeken kitaplardan biri oldu. Şu sıralar genel olarak hiçbir şeye konsantre olamadığımdan okuması kolay ve nispeten kısa kitaplar seçiyorum. Postacının Aşkı da hem konusu hem de […]

The Hole Japon yazar Hiroko Oyamada’nın okuduğum ilk kitabı oldu ve sanırım sonuncusu da olacak. Uzun zamandır çok sevdiğim Japon edebiyatından bir şeyler okumamıştım; The Hole’nin o güzelim kapağı ve ilginç konusunu görünce dayanamayıp okumaya başladım. Hayli güzel başlayan bu […]

Morel’in Buluşu’nu ne zaman aldım da okumaya karar verdim pek bir fikrim yok. Büyük ihtimalle kitabın önsözünü Jorge Luis Borges yazdığı için ilgimi çekmiştir. Dün akşam kafamı dağıtacak ve hemen bitiverecek bir kitap ararken gözüme iliştiğinde neyin içine düşeceğimi pek […]

Mektupların Romanı tam vaktinde okuduğum, yardımıma koşan ve beni bana herkesten çok daha iyi anlatan kitaplardan biri oldu. Elbette her okuyucu okuduğu romanla hayli kişisel bir ilişki kurar. Kitapta bazen duymak istediklerini duyar, bazen de duymak istediğini bile bilmedikleriyle karşılaşır. […]