Ray Bradbury dünyanın en verimli ve en çok sevilen yazarlarından biriydi. 22 Ağustos 1920 ve 5 Haziran 2012 yılları arasında yaşayan yazarın birçok ödülü, onlarca edebi eseri ve insanlığa bıraktığı müthiş bir mirası var. Peki bu yazar hakkında neler biliyoruz? Mental Floss‘da rastladığım bu yazıyı sizinle de paylaşmak istedim.
Ray Bradbury hakkında bilmeniz gereken 10 gerçek
1- Ray Bradbury henüz on dört yaşındayken George Burns ve Gracie Allen’ın radyo programında kendine bir yazarlık işi kapmıştı. Burns’u Figueroa Playhouse’ın önünde yakalayan on dört yaşındaki bu meraklı çocuk Burns’u etkileyerek radyoya adımını atar ve sonunda onlar için yazmaya başlar. Yazdıklarından sadece bir tanesi kullanılır ancak Ray Bradbury bu durumdan gayet memnundur.
2- 22 yaşındayken ilk kez bir kıza bir şeyler içme teklifini edebilecek cesareti kendinde bulur. Bu kız bir kitapçıda çalışan Maggie’dir ve Maggie, Ray’in kitapçıdan kitap çaldığını düşünmektedir çünkü üzerinde uzun bir trenç kot vardır. Kahve için çıkarlar ve bu kahveler kokteyllere döner. Bu kokteyller yemeğe ve sonunda bu yemek de evliliğe döner. Yazarın Maggie ile evliliği 56 yıl sürer ve dört çocukları olur. Maggie, Ray Bradbury’nin flört ettiği tek kadındır. 1940lar için oldukça sıra dışı sayılan bir şekilde yaşarlar: Bradbury evde oturup kitap yazarken Maggie tam zamanlı bir işte çalışır.
3- Bradbury hiçbir zaman ehliyet almamıştır ve kimsenin araba sürmesi gerektiğine de inanmamaktadır. On altı yaşındayken şahit olduğu korkunç bir araba kazası sonrası arabalara karşı büyük bir antipati geliştirmiştir. 1996 yılında Playboy ile yaptığı bir röportajda şunları söylemiştir: “Bir kazada altı kişinin fena bir şekilde can verdiğini gördüm. Eve ağaçlara ve duvarlara tutunarak yürüyebildim. Tekrar normal hayatıma dönebilmem aylarımı aldı. Bu yüzden araba kullanmıyorum. Ancak benim araba kullanıp kullanmamın bir önemi yok. Otomobiller toplumumuzun en tehlikeli silahlarıdır, savaşlardan daha çok insan öldürürler.”
4- Tüm yazıları gelecek ve gelecekteki şeylerle ilgili olsa da Bradbury bilgisayarlardan hiç hoşlanmıyordu. Playboy’a verdiği aynı röportajda şunları söylemiştir: “Bill Gates ve ortakları tarafından kandırılıyoruz. Windows 95’e bir bakın, bildiğiniz gibi bir sürü alavere dalavere.” Aynı zamanda bilgisayarların onun için sadece daktilo görevi gördüğünü ve bunlardan daha fazlasına ihtiyacı olmadığını da söylemiştir. Yazar internetin de demode olduğunu belirtmiştir: “Size bir soru yazıyorlar, siz de bir cevap yazıyorsunuz. Bu otuz sene öncesinin işi. Neden telefonda ya da televizyonda yapmıyorsunuz bu işi? Bu ikisi çok daha hızlı. Bu kadar geri kalmış bir şey için neden bu kadar heyecanlı insanlar?
5- Bradbury’nin tandığı tek ünlü George Burns değildi. 1947’de Mademoiselle adlı dergide bir editör Bradbury’nin kısa öyküsü Homecoming‘i okudu ve öyküyü paylaşmaya karar verdi. Bradbury 1947’nin O. Henry Prize Stories’inde kendine bir yer edindi. Peki dergiye gelen onca öykü arasından Bradbury’nin öyküsünü seçip yayınlamaya karar veren editör kimdi dersiniz? Truman Capote.
6- Bradbury’nin Fahrenheit 451 adlı kitabını yazması sadece 9 gün sürdü ve yazar kitabı UCLA kütüphanesinin bodrumunda kiraladığı bir daktilo ile yazdı.
7- Fahrenheit 451’i UCLA’da yazmış olsa da burada okumuyordu ve aslında yazar yüksek öğretime de inanmıyordu. “Ben kütüphanelere inanıyorum çünkü çoğu öğrencinin parası yok. Liseden mezun olduğumda Buhran zamanıydı ve hiç paramız yoktu. Üniversiteye gidemedim, bu yüzden on yıl boyunca haftanın üç günü kütüphaneye gittim.”
8- Bradbury Walt Disney ile çok iyi arkadaştı ve Epcot’taki Spaceship Earth turuna katkıda bulundu. Disney parklarının da büyük hayranıydı. “Dünyadaki herkes bu parkın kapılarına gelecek. Neden? Çünkü geleceğin dünyasını görmek istiyorlar. Daha iyi insanlar nasıl yapılır görmek istiyorlar. Olay bundan ibaret. Kinikler çoktan burada ve birbirlerini korkutuyorlar. Disney’in yaptığı dünyaya bizi mutlu edecek şeyleri yapmanın alternatif yolları olduğunu göstermek. Disneyland ve Disney World’ün birkaç konseptini kullanabilirsek dünya çok daha iyi bir yer olabilir.”
9- Yazar öldüğünde küllerinin Campbell’in Domates Çorbası konserve kutusuna konup Mars’a götürülmesini istediğini belirtmiş. Daha sonra fikrini değiştirerek sevenlerinin ziyaret edebileceği bir yer olmasını ve üzerinde kitaplarının isimlerinin yer alacağı kendi mezar taşını kendi tasarlamak istemiş. Son bir dokunuş olarak da mezarlığında bir tabelada şunun yazmasını istemiş: “Buraya Karahindiba koyun.” Karahindiba Şarabı’nın seveni çok olduğu için bu kitaba atıfta bulunmak istemiş. Ancak sonunda çok daha sade bir şeyde karar kılmış. Oldukça kibar bir mezartaşı ve üzerinde de “Fahrenheit 451’in Yazarı” yazıyor sadece. Yazarın mezarı Los Angeles’da Westwood Memorial Park’ta. Ziyaret edecek olursanız karahindiba götürmeyi ihmal etmeyin.
10- Yazarın 2012’de yaşamını kaybetmesinin ardından NASA Mars’a bir rover yerleştirdi ve Mars Curiosity adlı roverın indiği alana Bradbury Landing ismi konuldu.
