Murat Şen, yıllar önce eşim vasıtasıyla tanıştığım harikulade bir adam. Kocaman gövdesinin içinde yumuşacık bir kalp taşımasının yanı sıra hiç durmadan çalışan bir beyni ve bildiklerini dünyayla paylaşmaya can atan bir zihni var. Murat ve en az kendisi kadar sempatik olan eşi Tuğba, arkadaşlarınız olmasından mutluluk ve en çok da gurur duyacağınız insanlardan anlayacağınız. Murat son zamanlarda Youtube kanalı ile birçok insana ulaşıyor. Kendi gibi renkli anlatımlarıyla bilime ve üretme hareketine odaklanan Murat, kanalında ‘kendin yap’ videolarından bilim sohbetlerine kadar farklı ve eğlenceli konulara değiniyor. Çalışmalarını sizinle de paylaşmak istedim. Etrafınızda konuyla ilgilenen minik ya da büyük bireyler için harika bir kaynak olabilir. Keyfini çıkarın.
Bize kısaca kendinden bahseder misin?
Hiçbir şeyi “kısaca” yapamayan biri olarak deneyeceğim.
Ankara’da doğdum, büyüdüm. Ekonomi eğitimi alırken, her şey çok renksiz görünmeye başladı. Sonra, fotoğrafın renkli dünyasına daldım ama teknik bir fotoğrafçılık bu. Biraz sanat, biraz teknik. 22 senedir fotoğrafçıyım.
Ne zamandır maker hareketinin içindesin?
Ben içine girdiğimde, bir adı yoktu henüz. Akşam yemeğinden sonra, mutfak masasında, babamın dizine oturup, ilk radyomuzu yaptığımızda içine girmiştim. Yani bu işlere bulaştığımda hala birinin dizine oturabilecek ağırlıktaydım.
Ev yapımı bilim de nereden çıktı? Sana bu fikri ne verdi?
Sanıldığının aksine, bilim çok evcimen bir şey. Ev seviyor. Kedi gibi. Belki bu sebeple üniversiteler ve adında bilim kelimesi bulunan kuruluşlar, bilimden en uzak yerler. Bugün bilim ve teknoloji dediğimiz şeylerin tamamına yakını ya bir evde ya da bir garajda hayat buldu.
Bir okulda yürüttüğüm proje erken sonlanınca, yaptıklarım Edirne’den Hakkari’ye kadar tüm gençlere ulaşsın diye eğitim videoları çekmeye başladım. Garip olan, izleyicilerin tamamına yakınının 18-54 yaş arasında olması. Videolar da bu sebeple eğitim videolarından, popüler bilim, ev yapımı bilim videolarına evrildi.
Çocukken de radyo tamir etmeye ya da televizyonu açıp kurcalamaya kalkar mıydın?
Hem de nasıl! O yaşlarda tamir etmekten çok açıp, kapatamamak şeklinde oluyordu. Ailemin aldığı ilk Walkman’i elime geçtiği gün sökmüştüm. O zamanlar çok kıymetliydi böyle şeyler. Herkes çok şaşırmıştı.
Paylaşımların sayesinde hayatına kattığın yenilikler oldu mu?
Hayatıma ciddi yenilikler kattı ve hayatımı değiştirdi bu paylaşımlar. Mesela, hayal bile edemeyeceğim projelerde çalışmak üzere davetler aldım ve bu projelerde çalıştım, çalışmaktayım. Daha güzel ne olabilir?
Sıradan bir günün nasıl geçiyor?
O gün dersim yoksa, öğlen uyanabiliyorum ancak çünkü sabah beşe kadar çalışmış oluyorum. Uyandıran çoğunlukla sevgili postacım Cem oluyor. Paketlere ve haberlere bakıp, çok sağlam bir kahvaltı ile güne devam ediyorum. Atölyem evde olduğu için, dışarıda yapılacak bir iş yoksa hemen işe koyulabiliyorum. Tuğba eve geldiğinde öğle tatili oluyor benim için. Birlikte yemek yemeyi çok önemsiyorum. Yemek, çay, sohbet derken saat 23, 24 oluyor. Mesaimin ikinci yarısı bu saatte başlıyor ve günün en verimli zamanı da bu oluyor. Her hafta, aynı gün, aynı saatte, çok sevdiğim arkadaşlarım ile bir araya geliyoruz. Bu da hiç aksamayan, değişmeyen ve değişmemesini dilediğim bir ritüel benim için.
En çok eğlenerek hazırladığın şey ne oldu?
Video olarak düşünecek olursak, restorasyon videolarını çok seviyorum. En eğlencelisi hangisi diye düşündüm ama seçemedim. Hepsi, hazırlarken ve üzerinden zaman geçip izlediğimde keyif veriyor.
Youtube’da müthiş videolar hazırlamak dışında nelerle uğraşıyorsun?
Videolarıma müthiş dediğin için teşekkür ederim, öyle olmasalar da. (Gülüyor.) Hayal ettiğim bir eğitim projesi vardı. Onu hayata geçirdik. Mars Kampı projenin adı. Şimdilik çocuklar ile çalışıyoruz ama yetişkinler için de hazırladığımız modüller var. Topraksız tarım, 3B yazıcılar, alternatif enerji kaynakları gibi konularda, uygulamalı bir öğrenme, deneyimleme süreci (marskampi.com). Problem çözücü olarak çalıştığım birkaç proje var. Danışmanlık da deniyor bu işe ama tam karşılığı değil. En az yoran iş bu olduğu için ayrı bir yeri var bende. En büyük uğraşım, yeni beceriler edinebilmek, yeni şeyler öğrenebilmek. Şanslıyım çünkü bu arzumu gerçekleştirebildiğim bir çevrede yaşıyorum.
Evdeki onca alet için eşin Tuğba bir şey demiyor mu?
Sevgili Tuğba çok anlayışlı, ben de çok düzenli olduğumu düşünüyorum. Atölyeyi ayrı bir yere taşımayı teklif ettiğimde, elimin altında ol dedi. (Gülüyor.) Daha çok ve kaliteli zaman geçirmek onu da mutlu ediyor zannediyorum.
Bundan sonra sırada ne var?
Videolar devam ediyor. Bilim ve teknik ağırlıklı konular işleniyor videolarda ama asıl yenilik uyumadan önce dinlenecek hikayeler olacak. Çok fazla mesaj alıyorum, videolarınızı uyumadan önce izliyoruz, sesiniz uyutuyor diye. İyi mi, kötü mü bilemiyorum ama bu uykucu arkadaşlara, gerçekten uyumadan hemen önce dinlenecek, yastık altı hikayeleri anlattığım bir seri hazırlıyorum. İçinde bilim tarihi, felsefe ve güzel hikayeler olacak.
Gelelim renkli sorulara…
Bize seni çok etkileyen kitaplardan birkaç tanesini önerebilir misin?
Şüphesiz Don Quijote olur ilk önereceğim kitap. Gerçek ile zanlarımız arasındaki mesafe arttıkça, nasıl karikatüre dönüştüğümüzü, insanlığın tüm halleri ile anlatan bir eser.
Bir de Peter İlkesi adlı eseri tavsiye ederim. Türkçe çevirisi de bugün artık göremediğimiz güzellikte. Neden hiyerarşik sistemler içinde başarılı olunamayacağını ve bundan kurtuluş yöntemlerini anlatan, iki kere okuduğum bir eser.
Filmlerle aran nasıl? Filmlerini kaçırmadığın yönetmenler var mı?
Filmlerle aram çok iyi değil çünkü iki saat oturup ekrana bakamıyorum. Bir konsantrasyon sorunum var galiba. Adını bilmediğim, az duyulmuş yönetmenlerin Çin ve Rusya’da çekilmiş filmleri karşıma çıktığında, gözümü alamıyorum. Dekor ve atmosfer büyülüyor ama film kovalamıyorum.
Şu sıralar kulaklarının pasını kimler alıyor?
Filmlerin aksine, müzik kovaladığım bir şey. Çok sesli klasik batı müziği ve TRT jargonuyla Türkçe sözlü hafif batı müziği denen, yetmişlerin pop müzik eserlerini seviyorum ama 40 yaşını doldurmuş, taze bir orta yaşlı olarak, Türk Sanat Müziği’nden inanılmaz keyif almaya başladım. Geçtiğimiz hafta “erken ağardı saçlar, yılların günahı ne” diye dolaşıyordum evde.
Hayalindeki tatili sorsak?
Tatil sevmiyorum desem çok kızar mı insanlar bana? Çok konforlu, çok keyifli bir hayatım var. Evimin yanı orman mesela. Evden uzaklaşmayı sevmiyorum.
Son olarak, bizimle çok sevdiğin bir alıntı paylaşabilir misin? İlk kez nerede duydun, neden seni bu kadar etkiledi?
“Bir adamın net’i neyse brütü de odur.” der ustam Gültekin Çizgen. Ben bunu hep duyardım ustamdan ama tam anlamıyla anlamam senelerimi aldı.
İyi bir adam hatta sadece adam olabilmek için bile beynimizi geliştirmenin önemini anlatan bir deyiş bence. İnsanların, kapısının önündeki otomobil ile, saati, kıyafeti ile değerlendirildiği, Orta Doğu Çöplüğü’nde, insan olma pusulasının iğnesi gibi bir söz. Ben de kulağıma küpe olarak taktım.
Murat Şen’e ulaşabileceğiniz kanallar aşağıda,
Youtube: Murat Şen
Facebook: Murat Şen Sunar
Instagram: Murat Şen