Küçük Bir Dalyan Rehberi

Geçtiğimiz günlerde Muğla’nın Ortaca ilçesine bağlı bir belde olan Dalyan’a gittik. Sevgili ve benim için harika bir mini kaçamak olmasının yanı sıra ben de oraya bizden önce varmış ailemle biraz vakit geçirmiş oldum. Önceden hatırlarsanız Küçük Bir Fethiye Rehberi yazısı yazmıştım ve çok ilgi görmüştü, Dalyan’ı da anlatmadan edemeyeceğim.

dalyan rehberi

Dalyan diğer popüler “sahil kasabaları”na kıyasla kendini koruyabilmiş bir yer diyebilirim. Çok kalabalık değil, yapılaşmaya depremden ötürü izin verilmediği için ferah ve şirin bir yer olarak kalmayı başarmış. Bunun elbette en büyük sebebi Dalyan’ın denize uzak olması. Yani hadi efendim bisiklete atlayıp denize gideyim diyemezsiniz Dalyan’da. Ancak sazlıkların arasından teknelerle ya da motorlu araçlarla gidebilirsiniz. Yıllarca denize 2-3 dakika mesafede yaşamış bir insan olarak bu bana hiç cazip gelmediyse de plajın ne kadar güzel olduğunu gördükten sonra aslında bunun gayet iyi bir şey olduğunu anladım. Kaldı ki -eminim siz de duymuşsunuzdur- iyi ki plaj uzak çünkü burada nesli tükenme tehlikesiyle karşı karşıya olan caretta carettalar yumurtluyor ve yaşıyor. Dalyan’ın bu eşsiz plajına elbette güzel ülkemin güzel insanları hemen bir otel kondurmak istemişler 1987 yılında ancak ta İngilterelerden Prens Philip “Höd!” deyivermiş de burası koruma altına alınmış. Yoksa kaplumbağalar şimdiye kadar ya çorba olmuşlardı ya da otelin yaratacağı kirlilik yüzünden öleceklerdi. Buraya kanalizasyon sistemini de Almanlar’ın getirdiğini belirteyim. Bizimkiler otel yapıp para yemeye çalışırken gelsin Avrupalılar kanalizasyon yapsın iyi mi? Koca bir “Allah razı olsun!” demekten başka bir şey gelmiyor insanın elinden.

dalyan rehberi

Dalyan ve esnafı

Dalyan’ın bu kısa tarihinden sonra gelelim turistik taraflarına… Yukarıda da belirttiğim gibi İztuzu Plajı gerçekten çok güzel ve değişik bir plaj. Yakın bir yerlere gitmeyi planlıyorsanız buraya yapılan tekne turlarını değerlendirin derim. Kaunos antik kenti ve kral mezarları da elbette görülmesi gereken yerlerden. Bir de çamur banyosu varmış ama ben gidip de görmedim. Tatil için ayırdığınız bütçeye göre farklı otel ve pansiyonlar da mevcut. Fazla bir beklentiniz olmasın, o zaman mutlu olursunuz diyeyim ve konuyu kapatayım. Ancak şiddetle belirtmek istediğim bir konu var ki o da Dalyan’ın esnafı. Hayatımda bu kadar fena bir esnaf görmedim diyebilirim. Orada yaşayan ya da tatile gelmiş İngiliz vatandaşlarına yaptıklarını ve söylediklerini duydukça şoktan şoka girdim. Dalyan’ın giysi pazarında bir tur atmanız yeterli anlattıklarıma şahit olmak için. Aynı durum merkezdeki restoranlarda daha da beter. Fiyatlar saçma sapan, İstanbul ayarında ve fakat kaliteden eser yok. Oturayım, güzel bir balık yiyeyim, keyif yapayım diyemiyorsun; göze hoş gelen hiçbir şey yok ne yazık ki merkezdeki sözde balık restoranlarında. Bir de üstüne mekan sahiplerinin o cıvık cıvık tavırları eklenince güzelim beldeden tiksiniyor insan.

dalyan

Hiç mi iyisi yok? Var tabi ama diğerleri çoğunlukta olduğu için onlar da arada kaynıyor ne yazık ki. Ben sadece iki dakikalığına bile olsa muhabbet edebildiğim iki pazarcıya rastladım. Biri doğal kesme tahtası satıyordu, diğeri de çeşitli örtüler. Merkezde çok sevimli dükkan sahipleri de yok değil elbette. Eve gelince nette biraz araştırma yaptım, hem insanı kazıklamayan hem de sevimli yerler de varmış yemek yemek için. Bir dahakine artık. Barlar konusunda pek bir şey diyemeyeceğim bir bar insanı olmadığım için ancak gördüğüm kadarıyla çoğu İngilizler için yapılmış gibiydi. İngiliz kahvaltısı seviyorsanız barlarda bulabilirsiniz. Birkaç ucuz mekan yok değil ancak onlar da bildiğin esnaf lokantası. Dalyan’da bu işin pek ortası yok diyebilirim. En azından bu esnaf lokantalarının çalışanları gerçekten çok düzgün insanlar. Biz oradayken hep aynı lokantada yedik, gayet de güzeldi.

dalyan

Şimdi böyle anlattım ama hiç mi iyi tarafı yok? Elbette var, olmaz mı? Eğer kendi kendine mutlu mesut yaşayabilen bir insansanız (benim gibi) ve sürekli dışarıda yemeniz gerekmiyorsa Dalyan yaşanılacak yer. Nasıl mı? Efendim giysi pazarına giderken kulağınıza kulaklık takın ya da en iyisi gitmeyin. Dalyan çok rahat bir yer, herkes hafif ve rahat giyiniyor ve kimse de giyimine öyle çok özen göstermiyor. Meydanda çınar ağacının altında sevimli bir çay bahçesi var, gidin orada dondurmanızı yiyin, çayınızı için, gelene geçene bakın… Zaten Türk, İngiliz, Alman tüm Dalyan orada, herkes hangi mekanın iyi hangisinin kötü olduğunu çözmüş. Burada tüm İngilizler günaydınını, selamını ihmal etmez. Siz de karşılık verirseniz güzel bir sohbete girişebilirsiniz, Dalyan’ı gerçekten çok çok çok seviyor bu insanlar ve iyi ki de varlar. Serin zamanlarda nehir kenarında gidin bir yürüyüş yapın, yorulunca seçin bir pansiyon, gidin kahvenizi için kral mezarları manzarasına bakarak. Bir de havuzlu bir eviniz varsa dünyalar sizin (her gün denize gitmek biraz zor derseniz…). Otur bahçende mangalını yak, havalar ısınınca gir havuzuna, limon ağacını sula, nar ağacına selam ver, çiçekleri kokla, doğanın binbir rengine hayran kal, gökyüzüne bak, kedilerle oynaş, binbir çeşit kuşu dinle… Kuş demişken Dalyan’da 154 tür kuş var. Renkli renkli ve çeşit çeşit türlere merkezde gezerken bile rastlayabilirsiniz. Dalyan aynı zamanda dümdüz bir yer; atla bisikletine, sokak sokak bir güzel turla. Güzel güzel villaların arasında kaybol. Yeşilliklerin arasında oksijene doy. Altında araban varsa Dalyan her yere yakın, bas git Fethiye’ye, Göcek’e… O kadar uzaklaşmak istemezsen Köyceğiz’e git, göllere git, köylere git…  Ah bir de şu insanlar olmasa her yer çok güzel aslında… Keyifle!

Menüye dön