The Emperor’s New Clothes Russell Brand’in hayli zevkle ve ilgiyle izlediğim filmlerinden biri oldu. Genel olarak zaten çok seviyordum kendisini, şimdi daha da çok seviyorum. Bu belgeselde Brand modern kapitalizmin adaletsizliğini gözler önüne seriyor. Bunu yaparken hem çocukluğuna gidiyor, hem şimdiki hayatından örnekler veriyor, hem de bir yandan bankaları basıyor.
The Emperor’s New Clothes birçok farklı ve zorlu konuyu bir arada işlemeye çalışıyor. Eh bir de belgeseli Russell Brand kişiliğinden bir parça ödün vermeden anlatınca ortaya gerçekten şaşkınlık verici bir iş çıkmış diyebilirim. Bazen Brand ne hakkında konuştuğuna dair pek bir fikri olmadığını açık açık belirtiyor ancak yaşanan adaletsizliğin apaçık ortada olduğunu da tekrar tekrar gösteriyor. Büyük bankaların müdürleriyle görüşmek üzere bankaları bastığında onlarca insanın ilgisini üzerine çekmeden edemiyor. Bir yandan sevenleriyle ne yaptığını paylaşırken bir yandan koca bir minibüs ve elinde bir megafonla bankaların olduğu yerde bağıra çağıra adalet istiyor. Samimiyetine ve şevkine hayran kalıyor insan elbette. Bir de diğer milyonerlerin aksine, her insanla kolayca samimiyet kurabilmesi, her yerde ışıldayan sevimli kişiliği sesinin duyulmasına çok yardım ediyor. “Gerçekten mutlu bir insanla tanıştın mı?” diye soruyor. Cevabı da şu: “Sadece çocuklar, zihinsel engelliler ve gündüz kuşağı televizyon sunucuları… ve ben üçünü de oldum.”
Yetiştiği yer olan Grays’e gidiyor Russell, burası Essex’de çok da parlak olmayan bir yer. Küçüklüğünde de çok parlak olmadığını açık bir şekilde belirtiyor ama yine de yerel işletmelerin o zamanlar ayakta olduğunu ve paranın bir şekilde yerelde döndüğünü anlatıyor. Şimdi ise dış kaynaklı birçok isim birçok şeyi satın almış ve para ne yazık ki yerel olarak işlemiyor. Bu Russell’in değindiği küçük şeylerden biri. Bir de tabi engelliler ve yardıma muhtaçlarla röportajlarını göreceksiniz. Bu insanları görüp de bankacıların yaptığı tüm o alavere dalaverelerine rağmen aldıkları parayı duyunca da sinirlenmeden edemeyeceksiniz. İki kuruşluk şeyler için hapse girenler ve binlerce insanın hayatını değiştiren oyunlarına rağmen hiçbir ceza almayıp üstüne bir de bonus paralar kazanan bankacıları gördükçe de şu düzene çomak sokmak gerek diyeceksiniz. Eğlenceli ve sürükleyici bir belgesel bu. Russell Brand seviyorsanız muhakkak izleyin derim. Keyifle!