Midnight in Paris beni hem çok mutlu eden hem de çok rahatlatan bir film oldu! “Peki en sevdiğin film nedir?” diye bir soru vardır hani, düşünür durursun acaba gerçekten hangisi diye. Sonunda iki üç film adı söyleyip geçiştirirsin soruyu ama içinde de kalır o soru. Acaba gerçekten hangisi? Yok mu? Birilerine ya da bir şeye aidiyet duygusu beslemek zorundayız ya illa… En birincisi, en sevdiğin bir şey olmalı muhakkak! Sonunda ben de bu sorunun cevabını buldum! O anda üzerimden kocaman bir yük kalktı sanki. Oh be!
Woody Allen’in yazıp yönettiği Midnight in Paris, bu zamana kadar izlediğim filmler arasında en çok içinde olmak istediğimdi. Film boyunca sürekli mutlu ve sürekli heyecanlı olur mu insan? Oluyormuş… Özellikle “ah tanışsam nasıl olurdu!” dediğiniz karakterleri görünce çılgına dönebilirsiniz. Hemingway’den Dali’ye 20lerde Paris’te takılan tüm o enfes sanatçıları birlikte enfes şeyler yaratırken görmek inanılmaz bir bir duygu!
Midnight in Paris hakkında her şeyi yazmak istesem de spoiler verip zevkinizi asla katletmek istemem. O yüzden olabildiğince sakin sakin yazıyorum. Her şeyden önce bu filmi sevmeniz için edebiyatı ve sanatı sevmeniz gerekiyor. (Ve bundan kastım inanın Marvel kahramanları değil!) Sevmeyi de geçtim ilgili olmanız gerekiyor. Yoksa heyecanlanmaz, ben en iyisi vampir filmlerine geri döneyim der ve güzelim filmi kaçırırsınız. Paris’i sevmeseniz de olur, nasıl olsa filmi izledikten sonra seviyormuşum aslında diyeceksiniz. Bana öyle oldu en azından, sevgiliyle oraya yerleşme planları yapıyoruz.
Bir de aslında hayatımızı değiştirmek isteriz ama bir türlü aksiyon alamayız ya hani ilginç varlıklar olduğumuzdan, o açıdan da bir rahatlama yaşatıyor insana film. İyi hissettiriyor eninde sonunda, umutlanıyorsunuz. Bunların yanı sıra oyuncular gerçekten müthiş. Marion Cotillard oynuyor bir kere! Kate Winslet’tan sonra en sevdiğim aktristir. Bu filmde de harikaydı. Başrolde ise Owen Wilson yer alıyor. Çok seveceğinize emin olabilirsiniz. Yine harika karakterler arasında da Rachel McAdams ve Michael Sheen var. Hoş bir sürpriz de Carla Bruni. Ama ben en çok Adrien Brody’i görünce şaşırmıştım… Kaçırmayın derim.